Oyun Günlüğü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oyun Günlüğü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2018 Perşembe

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #33: Harry Potter: Hogwarts Mystery

Harry Potter Hogwarts Mystery



Harry Potter: Hogwarts Mystery, mobil platformda bir Hogwarts deneyimi sunacağı iddiasıyla bir süredir gündemdeydi. İlk fragmanı, ilk oyun içi görüntüleri derken Android işletim sistemli cihazlarda test aşamasına geçildi. Harry Potter evreninde geçen bu yeni free-to-play oyunla ilgili öğrenmek istediğiniz her şeyi (ve belki biraz daha fazlasını) işte bu yazıda bulacaksınız.

Jam City'nin yarattığı oyun, önce okul yıllarına sonra da bölümlere ayrılmış ve her bölümde yapmamız gereken görevler bize tek tek bildiriliyor. Sunulan seçenekler dahilinde ki şu anda çok ama çok kısıtlı, bir cadı ya da büyücü yarattığımız anda kendimizi Diagon Yolu'nda buluyoruz. Burada kitaplarımızı ve asamızı aldıktan sonra Hogwarts'a geçiş yapıyoruz. Hayır, maalesef dünyanın en güzel treni oyunda yer almıyor. Cadılar ve Büyücüler Okulu'nda ilkin Seçmen Şapka karakterimizin başına konuyor ancak kitapların bize dört kurucunun birer parçasını taşıdığını öğrettiği bu büyülü şapka, burada bize sadece hangi okul binasında olmak istediğimizi soruyor ve seçimi bize bırakıyor.

Harry Potter Hogwarts Mystery Mobil Oyun

Yaratıcı ekibin sunduğu ilk bilgiler arasında, belirli bir hikaye örgüsüne sahip olacak oyunda Harry, Ron ve Hermione üçlüsünün yer almayacağı bulunuyordu.  Okul yılını başlatan konuşmasında Albus Dumbledore, bize Harry Potter'ın henüz okul çağında olmadığını söylüyor. Okul müdürüne ek olarak, okula gelmeden önce asamızı alırken konuştuğumuz Ollivander ve bize her fırsatta kötü davranan Severus Snape gibi yan karakterler yerli yerinde duruyorlar. Kendimize çarçabuk bir arkadaş edindiğimiz gibi bir de düşmanımız oluyor. Ayrıca, her şeyden korkan ve uzaktan yardıma çok ihtiyacı varmış gibi görünen bir öğrenci de okul koridorlarında karşımıza çıkıyor.

Hayır, Harry Potter değiliz. 
Evet, neredeyse her şey Harry Potter'mışız gibi hissettiriyor.

Oyun sırasında çeşitli NPC'lerle girdiğimiz diyaloglar karakterimizin ağabeyinin Hogwarts'tan kovulduğunu ortaya koyuyor ve işte bu bilgi hikayenin temelini oluşturuyor. 

Karakterimizin ağabeyi Hogwarts'tan neden kovuldu?
Söylendiği gibi Lord Voldemort için mi çalışıyordu?

Pekala, ortada bir hikaye olması, bir hikaye olmamasından iyidir. Yine de...

30 Mayıs 2017 Salı

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #32: Hidden Folks




Dünyanın dört bir yanında ses getiren Martin Handford imzalı Where's Wally? serisi (ve türevleri) bu topraklarda da yayımlandı. Hafızamı zorlayıp geçmişe döndüğümde kendimi bir benzeriyle vakit geçirirken görüyorum. Göze ilk bakışta karmakarışık gelen, bir sürü insanın bir sürü şeyle meşgul olduğu hayatın içinden rastgele bir anı resmeden rengarenk bir sayfada itinayla bulmam gerekeni arıyorum. Bu kitabın beni bir süre oyaladığını ve eğlendirdiğini hatırlıyorum. İşte bu sebeple Hidden Folks elinde tuttuğu nostalji kartını karşılaştığımız ilk anda masaya koyuyor.

Kafa kafaya veren iki kişinin (Adriaan de Jongh ve Sylvain Tegroeg) dört kişiden yardım alarak yaptığı bu fevkalade bulmaca oyununda birbirinden farklı ve birbirinden eğlenceli dört bölüm yer alıyor: Orman, Çorak Topraklar, Şehir ve Fabrika. Bilhassa son bulmacasıyla Fabrika epey uğraştırıyor ve bazen gözlerinizi dinlendirmeniz gerekiyor fakat oyundan kopmak da zor. An itibarıyla tüm bölümleri bitirdiğinizde ise önünüze adınızı ve e-posta adresinizi bırakabileceğimiz bir ekran geliyor çünkü oyuna henüz eklenmemiş Şehir ve Fabrika bölümlerine ait üç bölüm daha var. Yeni bölümleri beklerken oyunu bir kez daha oynamak isteyebilirsiniz ki bunun için ana menüye bir sıfırlama tuşu da eklemişler.



Bu siyah beyaz dünyada bulmamız gereken herkesin ve her şeyin apaçık ortalıkta durduğunu ya da göz önünde dolaştığını aklınıza getirmeyin. An geliyor hem insanları hem de nesneleri saklandıkları deliklerden çıkartmamız gerekebiliyor. Bulmamız gereken kişi sokakta kalabalığın arasına karışmış biri de olabilir, ancak birkaç tıklamayla ulaşabileceğimiz, gözlerden uzak bir yerlerde yatan biri de. Nesnelere gelince... rafların, dolapların, çekmecelerin arasında gözden kolaylıkla kaçabilecek ufacık bir objeyi bulmak için harcayacağınız çaba sizi çılgına çevirebilir. Elbette oyunun sunduğu ipuçlarından yola çıkıp bir parça düşünmek başarıya giden en kestirme yol. Üstünde pek durulmamış basit hidden object oyunlarında olduğu gibi görsel içinde rastgele tıklamalar yaparak bölümleri peş peşe atlamak mümkün değil. Hoş, zaten bulmacalar bazen o kadar geniş bir alana yayılıyor ki o çok özel ve çok küçük nesneyi bulana dek ekranda gördüğünüz her şeye tek tek tıklamanız epey vakit alırdı.

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #31: Punch Club



Saint-Petersburg'tan Lazy Bear Games'in geliştirdiği Punch Club'ta gelecek vaat eden amatör bir sporcunun, hem kariyer basamaklarını tırmanması hem de bir halk kahramanına dönüşmesi elimizde. Ancak söz konusu ucuz bir zafer değil. Hayat-iş-spor arasında mükemmel dengeyi tutturup müsabakalara katılmalı ve ringden muzaffer ayrılmayı bilmeliyiz.

Dövüşçümüzün liglere katılıp adım adım zirveye çıkarak şampiyonluğu tatması nihai amacımız fakat bunun için günlük temel ihtiyaçlarıyla birlikte gün be gün eksilen güç, çeviklik ve dayanıklılık seviyelerini de dikkate almamız gerekiyor. Evet, her gün antrenman yaptırmazsanız level atlamak şöyle dursun, elinizdekinden de oluyorsunuz. Bu durumda özellikle ringe çıkmadan bir-iki gün önce çalışmalara ağırlık verilmeli ki sporcumuz kendini iyice geliştirebilsin ve büyük an gelene dek fazla kayıp yaşamadan yüksek performans sergileyebilsin. Performans demişken...

20 Haziran 2016 Pazartesi

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #30: E3 2016: Aklımda Kalanlar

Bu seneki E3, Ubisoft'un iki saatlik upuzun konferansı, Microsoft'un yeni Xbox One & Windows 10 stratejisi, Sony PlayStation'ın konferans kavramına yepyeni bir anlam kazandıran şovu derken renkli, heyecan verici ve zaman zaman tuhaf anlara sahne oldu.



Şu dakikaya kadar Telltale Games'in yeni Batman oyununa varıncaya dek olup biten neredeyse her şeyden haberdar olmuşsunuzdur. Ancak önemli olan, bu kadar bilginin arasından sıyrılmayı başarıp akılda kalabilmek. 

En baştan belirtmem gerekir ki bahsedeceğim oyunlardan çoğu Sony PlayStation konferansında izlediklerimden oluşuyor. Bu senenin "kazananı" olduklarına da şu ana kadar gerçekleştirilen en iyi konferanslardan birine imza attıklarına da hiç şüphe yok. Öyle ki şov bittiğinde pozitif anlamda şaşırmış, heyecanlanmış, eğlenmiş ve hatta bir parça yorulmuş hissetmemek elde değildi. Her şeyden önce... Orkestra? Tek kelimeyle büyüleyiciydi. Konuşma ritmine ve bakışlarına asla alışamayacağım Shawn Layden'ın varlığı bile bu konferansı bozamadı... Elbette buradan da konu açılış oyununa geliyor, yani PS4 için geliştirilen yeni God of War'a.

13 Haziran 2016 Pazartesi

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #29: Her Story

*No spoilers! Spoiler içermiyor.

MURDER.

Oyunu açtığımda karşıma çıkan sanal masaüstündeki arama kutucuğunda yazan tek kelime bu. Search butonuna tıkladığımda hemen altında dört kısa klipten oluşan arama sonucu beliriyor. Videolardan birini açıp izlemeye başladığımda ise birleştirmem gereken yapbozun ilk parçası gözlerimin önünde şekilleniyor.



Her Story, kalıpların dışında bir oyun. Sunum basit ama ünik. Aslında tek yapmam gereken 1994'te yaşanan trajik bir olayın ardından kaydedilen sorgu videolarını izlemek ve düşünmek. Bunun için ekranda beliren gizemli bir kadının ağzından çıkmış olabilecek sözcükleri arama kutucuğuna yazmam gerekiyor. Yazdığım kelimeler gerçekten sorgu sırasında dile getirilmişse, ilgili videoları izleyerek daha fazlasını öğrenmem mümkün oluyor. Sorguya çeken dedektifi görmediğim ve duymadığım için de soruları ve soruluş şeklini hayal gücüme bırakıyorum. Bir yapbozu tamamlar gibi tek tek parçaları birleştirerek neler olduğunu, nasıl olduğunu ve tüm bunlara neyin sebep olduğunu öğrenmeye çalışıyorum. Gerçek bir dedektif gibi.

2 Nisan 2016 Cumartesi

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #28: Transistor

Bilim kurgu temalı action RPG Transistor, istilaya uğrayan Cloudbank şehri ve umutsuz aşıklarıyla sıradışı, büyüleyici ve akılda kalıcı bir deneyim sunuyor.




Bastion'la adını duyuran indie oyun şirketi Supergiant Games, bu oyunda bizi hem sevdiği adamı hem de sesini kaybeden ünlü ses sanatçısı Red'le tanıştırıyor. Red, artık sadece mırıldanabiliyor ve elinde taşıdığı devasa kılıcın içinde sevgilisinin ruhunu taşıyor. "Transistor" denilen bu büyülü nesneye hayat veren Logan Cunningham'ı da bu sırada tebrik etmek gerekiyor. Derinden gelen kadife gibi sesiyle oyunun atmosferine yaptığı katkı kesinlikle yadsınamaz. Öyle ki bu romantik ve hüzünlü sesin Red'e fısıldadığı tatlı saçmalıkları hiç bıkmadan defalarca dinleyebilirsiniz.

"I love you so much, Red. You know that, right? It's true. It's true! It's true..."

3 Mart 2016 Perşembe

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #26: Ether One

Hisleri anlamak ve empati kurmak, önyargılardan kurtulmak, kalıpların dışında düşünmek, yaratıcı olmak, farklı olmaktan korkmamak, birey olmak... Kişiyi değerli kılan yetilerin edinilmesinde ve geliştirilmesinde sanatın yol gösterici ve yüreklendirici rolü yadsınamaz. Sanatın birçok formunun bir araya gelmesiyle oluşan oyunlar da bizi hissetmeye, düşünmeye, keşfetmeye ve anlamaya sevk edebilir. 

Bir adventure/exploration oyunu olan Ether One, demans olarak bilinen hastalığın, yani bir tıp sözlüğüne göre "zihinsel işlevlerde organik kökenli ağır bozukluk sonucu hafıza karışıklığı, unutkanlık, dikkat gücü ve süresinde azalma, oryantasyon bozukluğu, kişilik değişimi ve depresyon ile belirgin durumun" ne olduğunu ve bununla mücadele eden bir hastanın neler yaşadığını göstermeyi amaçlıyor. Daha da iyisi, bu hastalığın semptomlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir ekibin parçası olmamızı sağlıyor. 


Ether One'da sadece sesini duyduğumuz Phyllis isimli bir bilim kadını bizi bir demans hastasının zihnini araştırmaya davet ediyor. Böylece özel bir koltuğa oturuyor ve maceraya atılacağımız Pinwheel isimli bir maden kasabasına ışınlanıyoruz. İlk bakışta neredeyse hiçbir şey yokmuş gibi dursa da yakından bakıldığında yaşamın izi her yerde. Evet, bir zamanlar burada insanlar yaşamış, başlarından kimi yıkıcı kimi mutluluk verici olaylar geçmiş ve giderken değerli anılarını bırakmışlar. Kasabada, rıhtımda, madende dolaşıyoruz. Bulduğumuz gazeteleri, açık bırakılmış kitapları ve notları okuyoruz. Telesekreter mesajlarını dinliyoruz ve mektuplara göz atıyoruz. Fiziksel olarak tamamen yalnız kalsak da ara sıra etkileşime geçtiğimiz nesnelerle Phyllis'in bize tekrar seslenmesini sağlıyoruz. Pinwheel'deki görevimiz büyük önem taşıyor. Anıları kurtarmak elimizde.

10 Şubat 2016 Çarşamba

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #25: Yeni Gran Turismo Oyununu Beklerken

Geride bıraktığımız senenin ekim ayında duyurulan ve önümüzdeki ilkbahar aylarında beta seviyesine geleceği konuşulan Gran Turismo Sport için hazırlanan resmi tanıtım metninde şu cümle geçiyor: "Bugüne kadar sürüş oyunlarını hiç oynamamış kişiler bile, onların ne kadar eğlenceli olduğunu keşfedebilecek!" Bu ekip söylüyorsa, kulak verin. Çünkü ben de Gran Turismo serisiyle tanışana dek hiçbir yarış oyununda bu kadar çok vakit geçirmemiştim.





Şu anda birçok GT hayranının kafasında şu soru var: Gran Turismo Sport, GT7 mı? Bunun cevabını resmi Facebook sayfasında verdiler aslında. Görmeyenler için belirtmekte fayda var: Gran Turismo Sport, beklenen GT7 oyunu değil. Fakat bir prologue olmadığı da belirtiliyor.

Peki, insanı bu kadar heyecanlandıran ne? Neden Driveclub ya da Need For Speed gibi oyunlar yetmiyor?

4 Ocak 2016 Pazartesi

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #24: Ne Oynasam? (Android Edition)

Ta-daa! 

Karşınızda 2016'ın ilk oyun günlüğü yazısı.


Hiç beklenmedik oyunların büyük kazançlar elde etmesi sonucu artık neredeyse herkesin "oyun yapımcısı" olduğu bu devasa platformda eğlenceli bir şeyler bulmak hiç de kolay değil aslında. Son bir aydır tonla oyun yükledim ve çoğu birkaç dakika içinde kendini sildirdi. Elbette aralarında ilgimi çeken oyunlar olmadı değil.

12 Aralık 2015 Cumartesi

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #23: Merakla Beklediğim 2016 Oyunları

Bir oyun sever olarak 2016'dan beklediğim ne çok şey var!



Öncelikle Persona 5!

Bu yazıyı yazmayı düşündüğüm sıralarda GameInformer'da yeni bir röportaj yayınlandı. "New Persona 5 Details You Won't Find Anywhere Else" başlıklı yazıda adı üstünde başka hiçbir yerde bulamayacağım yeni detaylardan bahsediyorlardı. Bana sorarsanız röportajın en ilgi çekici kısmı ise P5 karakterlerinin kendi seçimleriyle maceraya atılmalarıydı. Hayatımda oynadığım en iyi oyunlardan biri olan P4G'deki karakterler, spoiler vermeden belirtmek gerekirse kendilerini bir dizi tehlikeli, ürpertici, heyecan verici olayın içinde buluyorlardı ancak P5 için durum biraz farklı olacak. Oyunun protagonisti, Ann, Ryuji, Yusuke ve Morgana, kişilik arayışları ve toplumu değiştirme arzusu sonucu kendi özgür iradeleriyle harekete geçecekler. Sonra bir de ortaya personamız Arsène (Arsène Lupin/Arsen Lupen) çıkacak tabii. Onu da unutmamak lazım. 

21 Kasım 2015 Cumartesi

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #22: Emily Is Away

Uzun bir geçmişi olan Final Fantasy gibi serilerin hala başarılı olmasının sırlarından birinin de nostalji hissi yaratması olduğunu söylüyorlar. Emily Is Away de bizi alıp geçmişe götüren oyunlardan.






2000li yıllara dönüyoruz. O günlerin popüler işletim sistemi Windows XP ekranı yine kendine has sesiyle bizi karşılıyor. Oturum açıyoruz ve sonrasında karşımıza AIM geliyor. Kullanıcı adımızı ve ismimizi yazdıktan sonra bağlanıyoruz. Arkadaş listemizdeki ilginç kullanıcı isimlerine bakarken birden "onun" bizimle yazışmaya başladığını fark ediyoruz. Bu fırsat kaçar mı? Hemen cevap veriyoruz ve işte her şey böyle başlıyor.

"Lisenin bitmek üzere olduğuna inanamıyorum," diyor Emily. Kimsenin memnun olmadığı, artık beynelminel bir gerçek olarak adlandırılabilecek "lise berbattır" muhabbetine girebiliyorsunuz. Sonra size üniversitede ne okuyacağınızı soruyor. Onun da seçeceği bölüm hakkında düşünmeye başladığını fark ediyorsunuz. Sorun şu ki liseden sonra kopacaksınız. Araya mesafeler girecek. En önemlisi de araya hayat girecek. Herkesin bambaşka insanlarla birlikte olması ve sonunda bambaşka bir insana dönüşmesi an meselesi.


11 Kasım 2015 Çarşamba

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #21: Yakuza 4

Yakuza serisiyle tanışmayan oyun severlerin aklında genellikle tek bir düşünce oluyor: Grand Theft Auto'nun Japonya'da geçen versiyonu. Bu fikrin gerçekle pek örtüşmediğini ise oyunu oynamaya başladığınız anda anlıyorsunuz.



Yakuza 4 ilk bakışta open-world sandbox oyunu gibi görünse de aslında RPG elementleriyle zenginleştirilmiş bir action adventure. Ancak yirmi küsur saat alan, temponun hiç düşmediği, U-dönüşleriyle süslü çok katmanlı hikayesini bitirdiğinizde sandbox olarak özgürce oynamaya hak kazanıyorsunuz.

20 Ağustos 2015 Perşembe

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #20: Zero Escape: Virtue's Last Reward

İnsanlar birbirlerine neden ihanet ederler? 

Kimseye güvenemeyeceksen... 

O halde herkes ölmeli. 





Doğası gereği görsel romanların kıvrak zekaların kurguladığı derin ve çok katmanlı bir metne ihtiyacı olur. Başlarken beni tam olarak neyin beklediğini bilmesem de niche oyun severlerin övgülerle birlikte andığı Zero Escape: Virtue's Last Reward'ın beni en azından olay kurgusuyla etkileyeceğini hissediyordum. Bekletilerimin de ötesinde çıktığında kasvetli atmosferi ve gerçekle hayal arasındaki çizgide duran sahici karakterleriyle oynadığım en iyi oyunlardan birine dönüştü.

2 Temmuz 2015 Perşembe

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #19: Hatoful Boyfriend

*Güncelleme: Artık YouTube kanalımda Okosan ve Sakuya'nın hikayesini izleyebilirsiniz.

Kuş olmadığım halde neden bu okulu seçtiğim sık sık soruluyor. Uzun hikaye.





Oyunun açılışında ilk karşılaştığımız karakter (yani kuş) arkadaşımız Ryouka. İlk dönem resmen başladığında ise derslerde niyeyse sürekli uykuya dalan sınıf öğretmenimizle ve hemen sonrasında okula yeni gelen transfer öğrencisi Fransız asıllı asilzade Sakuya Le Bel Shirogane ile tanışıyoruz. Gerçi havalı ve burnu büyük Sakuya, "avam kamarasıyla konuşmaya hiç niyetli değil".


26 Haziran 2015 Cuma

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #18: Otome Oyunları

Bugünkü yazımın konusu... Otome!

Yine bir Oyun Günlüğü yazısında bahsettiğim PSP oyunu Sweet Fuse: At Your Side'la o kadar çok eğlendim ki diğer otome oyunlarını da araştırmaya başladım. Bir ara NHK World'de izlediğim bir programda bu oyunların Japonya'da ne kadar popüler olduğunu görmüştüm ancak bildiğiniz gibi batıda niche ve bu nedenle çok fazla örneğine rastlayamıyorduk. Geçmiş zaman eki kullandım çünkü mucizevi bir şekilde son zamanlarda batıda bir visual novel/görsel roman patlaması yaşanıyor ve her geçen gün yeni bir oyunla tanışıyoruz.



22 Haziran 2015 Pazartesi

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #17: E3 2015: Aklımda Kalanlar

Karşınızda sadece aklımda kalanlarla E3 2015!



Eminim ki tüm oyuncular bir şekilde bu seneki E3 ile ilgili haberlere ulaşmışlardır. Benim gibi çoğu zaman bağımsız oyunları kabarık bütçeli ve iddialı AAA projelerine tercih eden oyun seveler bile oyun sever olmanın getirdiği hissiyatla bir şekilde kendilerini konferanslarda neler olacağını, hangi yeni teknolojilerin tanıtılacağını, hangi yeni oyunların gün ışığına çıkacağını, sosyal medyada neler konuşulacağını merak ederken bulabiliyorlar.

5 Haziran 2015 Cuma

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #16: Sorcery Saga: Curse of the Great Curry God

Zaman ne kadar da çabuk geçiyor! Sayısız oyun oynadığım halde en son 5 Ocak'ta bir Oyun Günlüğü yazısı yazmışım ve o da 2014'te oynadığım en iyi oyunlardan biriyle ilgiliymiş. (bkz. The Wolf Among Us) Şimdiyse her şeyiyle bambaşka bir oyundan bahsetmek istiyorum size: Sorcery Saga: Curse of the Great Curry God.



Japonya'da Sei Madou Monogatari ("Kutsal Büyücünün Öyküsü" şeklinde çevrilebilir) olarak bilinen oyun, Mart 2013'te yayınlanmış ve batıya Aksys Games tarafından aynı sene bitmeden, Aralık 2013'te getirilmiş. 2014'te ise Rising Star Games Avrupalı oyun severlerle paylaşmış. İşte böylece bir gün Play-Asia'dan yaptığım alışverişle bu sıradışı PlayStation Vita oyunu benim de elime geçmiş bulunuyor.

5 Ocak 2015 Pazartesi

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #15: The Wolf Among Us

Hayallerini yitiren Küçük Deniz Kızı, geçinebilmek için bir striptiz kulübünde çalışıyor. Fabletown yönetiminden son derece şikayetçi olan Grendel, günlerini bir trol tarafından işletilen barda geçiriyor. Seneler, seneler önce Kırmızı Başlıklı Kız'la yolları kesişen büyük, korkunç kurt, artık dedektiflik yapıyor. Hepsi de günümüz New York'unda yaşıyor.


Çizgi roman serisi Fables'dan uyarlanan, ilk başta oyuncu seçimleriyle yönlendirilen sürükleyici hikayesi ve akılda kalıcı karakterleriyle alkışı hak eden bu muhteşem oyunla ilgili görüşlerimi okuyorsunuz. Merak etmeyin, spoiler vermeyeceğim. 

23 Kasım 2014 Pazar

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #14: Sweet Fuse: At Your Side

Amcasının kurduğu lunaparkın açılışına katılmak üzere yola çıktığında başına bunların geleceğini asla tahmin edemezdi. Tıpkı onun gibi açılışa katılmak üzere gelen insanların arasında sinirlerine hakim olmakta zorlanan bir escort, son derece ciddi görünüşlü bir dedektif, pek sosyalleşme taraftarı olmayan bir geek, pek çok konuda bilgili bir muhabir, sakin kalmayı hayat felsefesi edinmiş gibi duran bir falcı ve genç kızların hayranlıkla takip ettiği genç bir müzik yıldızı da bulunuyordu. Birden ortaya çıkan domuz kostümlü Count Hogstein, yedi zorlu oyunu bitirmezlerse parkı havaya uçuracağını söylediğinde onun da amcasını kurtarmak için gönüllü olmaktan başka seçeneği kalmadı.




İşte bu görsel romanın olay akışı böyle başlıyor. Spoiler vermemek adına derinlemesine yorumlamayacağım ama oynarken çok eğlendiğimi bir şekilde belirtmem gerek.

30 Ekim 2014 Perşembe

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #13: Papers, Please

Arstotzka'nın Grestin sınırındaki görevin, hiç de uzaktan göründüğü gibi değil.


Aslında kağıt üzerinde tek yapman gereken gerekli evrakları kontrol ederek ülkeye kimlerin gireceğine karar vermek. Pasaport, kimlik kartı, ülkeye giriş izni, giriş bileti... Yetmezse sorgu, yetmezse parmak izi ve dahası. Kurallara uy yeter. Her gün değişse de. Otorite ne derse o. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...