10 Ocak 2014 Cuma

İnceleme: The Iron King

Ve fakir kızın hayatı bir anda değişir.





*Düşük dereceli spoiler alarmı.

Meghan Chase, annesi, üvey babası ve üvey kardeşi Ethan ile yaşadığı fakirhaneden sıkılmıştı ve ehliyetini alır almaz terk-i diyar eylemek istiyordu. İsabet! Çünkü tam da o anda kardeşi kaçırıldı ve peşi sıra perilerle dolu bir dünyaya adım attı.



Julie Kagawa'nın perilerin varlığını dayandırdığı kural, kitabın en çarpıcı özelliği. Aramızda dolanan periler, teknolojiden, genel anlamda bilimden uzak duruyorlar ve durmak zorundalar, çünkü bilimsel olarak perilerin varlığı kanıtlanamıyor ve bu, periler için başlı başına ölümcül bir tehlike oluşturuyor. Çocukların dahi masallara burun kıvırıp teknolojik aletlere yöneldiği bir çağ, temelde perilerin varlığını tehdit ediyor. Teknolojiyle beraber doğal kaynaklar tüketilirken bir yandan da perileri hayallerimize ortak etmekten vazgeçtiğimizde perilerin diyarı Nevernever büsbütün yıkıma sürüklenecek. İşin daha ilginç olan kısmı ise Kagawa'nın tüm bunları, kitabın en fiyakalı karakteri konuşan peri kedi Grimalkin'in ağzından aktarması tabii.



Nevernever is dying, human. It grows smaller and smaller every decade. Too much progress, too much technology. Mortals are losing their faith in anything but science. Even the children of men are consumed by progress.


Aynı şeyleri tekrar etmekten hoşlanmıyorum ama yazarlar hoşlanıyor gibi görünüyorlar ya da açılmış yoldan ilerlemeyi, kolayı tercih ediyorlar. Evet, bu kitap da "herhangi bir YA romanı" gibi başlıyor ve bu noktada durmamak tamamen okura kalıyor. Şans verip devam edersen, işler usulca ve kademeli olarak değişiyor ve insan bazen kendini Wonderland/Harikalar Diyarı'nın bir türevinde dolaşıyor gibi hissedebiliyor. Kitabın gözü ergenlik çağındaki bir tür Alice mi tartışılır ama şüphesiz Grimalkin bildiğimiz Cheshire Cat. İşte bu birtakım sorunları olan kitabın en büyük artısı: Kısa süreliğine de olsa okurken odana bir Alice in Wonderland/Alis Harikalar Diyarında esintisi getirebilmek.

Bu kitaptan bahsedip de William Shakespeare'in A Midsummer Night's Dream/Bir Yaz Gecesi Rüyası'nı anmamak imkansıza yakın. Kitabın birincil esin kaynağı olduğu, daha karakterlerinin isimlerine göz atarken ortaya çıkıyor. Mesela, şakacı ve  bir o kadar da fırlama peri Puck. Evet, kitapta gerçek Puck olduğu söyleniyor. Fakat kitap, yukarı bahsettiğim gibi daha çok kurduğu dünyayla ilgiye değiyor. Karakter bazında kimi tutarsızlıklar illüzyonu kırıyor. Örneğin; Ash ve demir at ile savaşırken mitoz bölünme (!) geçiren ve soytarılık mesleğiyle örtüşmeyen savaşçı yeteneklerini tüm ihtişamıyla sergileyen—ve prense resmen nal toplatan—Puck, kitabın başlarındaki kapışmalarda bu özelliklerini kullanmıyor. Sanki yazar kitabın belirli bir bölümünden sonra karar değiştirip Puck'ı upgrade'lemiş, birtakım özel yeteneklerle donatmış gibi duruyor. 

Kitabın gözü Meghan, annesinin güzelliğinden bahsedip "bir film yıldızıyla, zengin bir iş adamıyla evlenebilecekken gitti de bu domuz çiftliği sahibiyle evlendi" diyebilen bir kız. Annesini, pek beğenmediği—fakir ve sıradan—üvey babasına layık görmemesi bir yana, gözünde daha iyi olan—zengin ve güç sahibi—erkeklere layık görme sebebinin annesinin dış görünüşü olmasının üstünde durulmalı. Psikolojik açıdan. Bir de Ash'le olan romantik ilişkisi, inandırıcı olamayacak kadar aceleye getirilmiş gibi duruyor. İlk anda birbirlerine vuruluyorlar, araya bir sürü olay giriyor ve yalnız kaldıkları anda bir bakmışsın ki sarmaş dolaş oluvermişler! Meghan, "Hakkında hiçbir şey bilmiyorum" diye hayıflanmadan önce çocukla çoktan fiziksel temas kurmuş oluyor.

Perili kitaplardan aşina olduğumuz peri krallıkları, burada da birbirlerinin kadim düşmanı ve rakibi olarak sunuluyor. Dilimize çevirilen serilerden Wicked Lovely/Lanetli Sevgili de aynı temaya sahip kitaplar arasındaydı. Daha önce deneyimleyip tekrar aynı şeyi başka bir yazarın kaleminden okumak... O kadar da heyecan verici değil. Neyse ki burada, serinin ve kitabın adından da anlaşılacağı üzere "taze kan" sayılabilecek,  ironik bir şekilde teknolojiye sırtını dayamış (!) steampunkımsı demir periler ve başlarında da esrarengiz bir demir kral var.

The Iron King/Demir Kral okuduktan sonra aklınızı kurcalamayacak, belki de bir çırpıda unutabileceğiniz bir kitap. Fakat bu, hiç eğlenceli olmadığı anlamına da gelmiyor ki bu nedenle üç puan.

Puan: 3

1 yorum:

  1. Yorumunu okuduktan sonra okuyup değerlendirmek farz oldu! :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...