OptikinKitapBlogu'nda geçen ay bir yazı yayınlandı: "Kitap Bloglarının Katili Bookstagramlar". Bu aslında blogger arkadaşım Akın'la öncesinde kendi aramızda irdelediğimiz bir konuydu. Artık devir #bookstagram devri miydi, sahne ışığını çoktan kitap bloglarından çalmış mıydı? Daha da önemlisi, altında dişe dokunur hiçbir şey yazmayan (çoğunlukla hiçbir şey yazmayan) o süslü püslü kitap fotoğrafları kitap severlerin bin bir itinayla hazırladığı kitap bloglarının yerini tutabilir miydi?
Arkadaşım, yazısında en son yaptığı çekilişin beklentisinin altında ilgi gördüğünden de bahsediyordu; Instagram'da sırf çekilişlere katılmak için hesap açan bir güruh varken, o kitabını hediye edecek birilerini bulmakta zorlandığını söylüyordu. Doğrusu ben de en son yaptığım çekilişte farklı bir manzarayla karşılaşmamıştım. O anda yazının altına sadece şunu yazdım: "Olan şu: Bloglardaki kaliteli kitap yorumları, yerini Instagram'daki kaliteli kitap fotoğraflarına bırakıyor."
Yorumlara baktığımda birçok blogger'ın Instagram'a karşı pek de olumlu hisler beslemediğini gördüm. Ortak bir paydada buluşuyorduk: Asla kitap bloglarının yerini tutamazdı. En azından bizim gözümüzde. Fakat...
Konuyla ilgili ne düşündüğümü açıklamak için şimdi size bir hikaye anlatacağım.