kraliyet ailesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kraliyet ailesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mayıs 2015 Çarşamba

İnceleme: The Heir

Hiç düşündünüz mü, ya tam tersi olsaydı? Ya saraya davet edilen otuz beş erkek bir prensesin eli için kıyasıya mücadele etseydi?



İşte bu düşünceyle yola çıkan yazar, bize ekstra bir hikaye sunmuyor; bizi seride şu ana kadar karşılaştığımız karakterlere benzemeyen bambaşka birinin dünyasına açılan kapıya götürüyor.

İkiz kardeşi Ahren'dan yedi dakika önce doğarak veliaht prensesi olan Eadlyn'in çok şanslı olduğunu düşünebilirsiniz ama o sürdürdüğü, milyonlarca insanın özlem duyduğu kraliyet ailesine has o zevk-i sefa içindeki hayatından, omuzlaması gereken sorumluluklar nedeniyle bunalıyor ve bunu daha ilk sayfalarda anlamak mümkün oluyor. Görevleri bir yana, istediği zaman sıradan bir insan gibi dışarı çıkamamak, her an ve her yerde kurallara bağlı kalmak gibi bir takım dertleri var. Normallik, kraliçe olmak için doğan bu kızın belki de erişemeyeceği tek hedef. Kabul etmek zorunda bırakıldığı Seçim, her şeyi gönlünce yapamayacağının altını bir kez daha çiziyor. Attığı her adımda en azından hem kraliyet soyunu hem de krallığı düşünmesi gerektiğini biliyor ama babası Kral Maxon'ın aksine kendini görev uğruna feda etme kavramına sıcak bakmıyor.

I had to be relentlessly on my toes to avoid anything that could possibly tarnish my image, my family's image, or the country at large.

Neredeyse kitap boyunca, "Hükmetmek için doğdum," demesinden yola çıkarak bugüne kadar aldığı eğitimin ve yaşam tarzının elinde tuttuğu güçle birleştiğinde koskoca krallığı yönetebileceğine kendini ikna etmeye çalıştığını da görüyoruz. Aslında bize kitabın başında sunulan Eadlyn, henüz yolun başında, koruma kalkanlarına sımsıkı tutunmuş, kontrolü daima elinde tutmak isteyen bir genç kız. Sorun şu ki o, geleceğin kraliçesinin her durumda böyle olması gerektiğini düşünüyor.

Evet, ilk bakışta kan kaynatan, bağrınıza basmak isteyeceğiniz bir karakter değil Eadlyn. Ancak annesine bir tartışma anında, "Bu kadar kusurlu olduğumu düşündüğünü bilmiyordum," diyen prenses, gelişime son derece müsait ve yazar okura asıl o gelişim sürecini merak ettiriyor.

No matter how romantic he thought this was, all I could think of were the thirty-five loud, obnoxious, weird-smelling boys who were about to invade my home.

25 Nisan 2015 Cumartesi

Vampirella Ne Okuyor: Bir Kez Daha İki Kitap Birden!



Fotoğrafta göreceğiniz üzere The Virgin's Lover/Bakirenin Aşığı ve No Acting Please/Rol Yapmayın Lütfen, an itibarıyla okuduğum iki farklı kitap. Öyle farklılar ki biri kurguyken diğeri kurgudışı kalıyor. = )

16. yüzyılda geçen bu historical romance, adından da anlayacağınız gibi "Bakire Kraliçe" lakaplı I. Elizabeth'in yaşamından bir kesit sunuyor... Hiç şüphesiz tarihin en çok merak uyandıran üç beş hükümdarından/liderinden biri. Annesi Anne Boleyn'le birlikte benim özellikle ilgimi çeker. 

Aslında bu kitap, elime geçen seneki İstanbul Kitap Fuarı vesilesiyle geçmişti. Okuma sırası ancak geldi. Şu anda başlarda sayılırım; Goodreads'e göre %36'sı bitmiş. No Acting Please/Rol Yapmayın Lütfen'e ise dün öğle saatlerinde başladım. Sadece oyunculukla ilgilenenler için değil kendini tanımak, iç sesine kulak vermek isteyen herkes için faydalı bilgiler içeriyor. Her iki kitap da çok güzel gidiyor diyebilirim.

Siz neler okuyorsunuz?
Hepimize keyifli okumalar!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...