Holly Black'in yeni kitabı The Cruel Prince'ten daha önce 2018'de Yayımlanacak Merak Uyandıran Genç Yetişkin Kitapları yazımda kısaca bahsetmiştim. Yeni yılın ilk günlerinde DEX, sosyal medya hesaplarında kitabın Türkçe tercümesinin yıl içinde yayımlanacağını belirtmişti. Bu yeni yazıda ise kitaba biraz daha yakından bakma fırsatımız olacak.
Şimdiden ikinci ve üçüncü kitabının da çıkacağı müjdelenen The Folk of the Air isimli bu yeni seri, epey başarılı bir başlangıç yaptı. 2 Ocak 2018'de yayımlanan ve Amazon'da çok satan kitaplar arasındaki yerini alan ilk romanın, Goodreads'te 16,896 kişi tarafından değerlendirildiğini görüyoruz; 8.244 kişi tam puan verirken sadece 174 kişi bir puanı layık görmüş.
Ben, Holly Black'in fikirlerini ilginç bulur ama kitaplarına temkinli yaklaşırım. Eski romanlarından The Darkest Part of the Forest da beni pek eğlendirmemişti. Bu kitapta işler değişir mi dersiniz?
Öncelikle belirtmek gerekir ki şiddet içeren sahneler okumak size göre değilse bu kitabı okumaya başlamadan önce biraz düşünmeniz yerinde olacaktır. Henüz ilk sayfalarda üç kız çocuğunun gözü önünde kılıçla öldürülen anne babadan bahsediyorum... Son derece rahatsız edici ve okur yorumlarına bakacak olursak kitabın derinliklerinde bizi daha fazla şiddet bekliyor.
Goodreads'te kan, şiddet, vahşet, insanlık suçu içeren kitapların etiketlerle belirtilmesi hiç fena olmazdı aslında. Hımmm....
İlk sayfalarda Holly Black'in bu kitabını "sonunda periler alemine çekilen" Cassandra Clare'e ithaf ettiğini görüyor, bir harita ve Robert Graves'in bir şiiriyle karşılaşıyoruz. Şiir, bekleneceği üzere çocuk yaştaki perilerle ilgili. Hikayenin başlangıcına vardığımızda ilkin koyu renkli paltosunun içinde bir adamın bir evin önünde durduğunu okuyoruz. Bu evin içindeyse Jude ve Taryn isimli ikiz kız kardeşler ile ablaları Vivienne'le karşılaşıyoruz. Vivi, gözleri ve kulaklarının tüylü uçlarıyla diğer ablalardan biraz farklı ama Jude için ikiz olmaktan daha tuhaf değil.
Yazar bize mahalledeki diğer çocukların Vivi'den çekindiklerini ve Vivi'nin anne babasının da kız hakkında endişeyle fısıldaştıklarını anlatıyor. Fakat bu da Jude'a tuhaf gelmiyor çünkü neticede "yetişkinler hep endişelidir, hep fısıldaşırlar".
Az sonra bu sıradan ama huzurlu aile tablosu mahvoluyor. Yukarıda belirttiğim vahşet, eve gelen bu koyu renkli paltolu yan karakter tarafından gerçekleştiriliyor. Diyaloglar arasıyla onun bir ölümsüz olduğunu, zamanında bu çocukların anneleriyle evlendiğini ancak kadının sözünden döndüğünü ve insanlar aleminde yaşamaya karar verdiğini öğreniyoruz. Tahmin edebileceğiniz gibi Vivi de bu evlilikten doğan çocuk çıkıyor.
'Seni benden çaldılar,' dedi ona. 'Seni gerçek evine, tepenin altındaki Elfhame'e götürmeye geldim. Orada, hayallerinin ötesinde bir zenginliğe kavuşacaksın. Orada, ırktaşlarının arasında olacaksın.'
Böylece Vivi, gerçek babasının zoruyla, kız kardeşleriyle birlikte periler alemine adım atıyor. Sayfayı bitirip birinci bölüme geçtiğimizde sahne de değişmiş oluyor ve Vivi'yi bir peri sarayında oturmuş, saçını ören bir imple yaklaşan bir turnuva hakkında konuşurken buluyoruz. Hizmetkar Tatterfell, kitapta karşımıza çıkan ikinci doğaüstü tür ve Vivi'ye dadılık ettiğini öğreniyoruz. Vivi, hizmetkarların ona, damarlarında bir damla dahi peri kanı bulunmayan sadakatsiz bir kadının piçi olduğu halde bu kadar iyi davranıldığı için ne kadar şanslı olduğunu söyleyip durduklarını aktarıyor bize. Ve böylece ilk bölüm sona eriyor.
Yazar, bu noktaya değin kitabın Vivi'nin öyküsünü anlatacağını hissettiriyor ancak tanıtım yazısında Jude'un ön plana çıktığını görüyoruz. Perilerin çoğunun ölümlülerden tiksindiğini ancak onun periler aleminin bir parçası olmak istediğini öğreniyoruz. Tabii bir de Prens Cardan'dan, kralın zalim oğlundan bahsediliyor ki Jude'un sarayda bir yer edinmek için onu alt etmesi gerekiyor.
Ne düşünüyorsunuz?
İlginizi çekti mi?
Şimdiden keyifli okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder