Orta dereceli spoiler alarmı.
İlgisiz ve sevgisiz ailesine inat tanımadığı erkeklerle barlarda sabahlayan genç kız, sonunda kendini psikopat bir katilin kollarında bulur. Bilin bakalım bu olaydan bir sene sonra o katille hem de dağ başında kim başbaşa kalacaktır?
Parlak ya da orijinal bir fikir beklemeden, beklentileri yüksek tutmadan yaklaşılması gereken genç yetişkin kitaplardan biri Black Ice. Hatta bazen akla Yeşilçam filmlerini getiriyor hem de içkiye atılan ilaca kadar. Fakat problemli olsa da Fitzpatrick yazdıklarını bir şekilde okutmasını başarıyor. Karakterler içlerine düştükleri kabustan uyanmaya çalışırken bu karlar arasındaki ölüm kalım meselesine bir nebze de olsa dahil olduğumuzu hissediyoruz.
Britt, en yakın arkadaşım dediği -insanın inanası gelmiyor, hatta bazen kendisi de inanamıyor- arkadaşı Korbie'nin ağabeyi Calvin tarafından terk edilmenin acısını hala yaşayan ve nedense öleceğinden emin olduğu anlarda bile onu düşünmeden duramayan bir karakter. (Bu şekilde akıl sağlığını koruyormuş.) Biz de Calvin'i anılar, geçmişe atılan kısa bakışlarla tanımaya başlıyoruz. Calvin'e körkütük aşık olduğunu sanabilirsiniz ama o kitaptaki diğer iki erkekle de flört ediyor: Mason ve Shaun. Kitabın ikinci yarısında romantik ilginin odağında yer alan karakter belli oluyor.
Mason ve Shaun ikilisi, gerçekçiliğe bir nebze yaklaştıkları nadir anlar dışında pek inandırıcı -ya da olması gerektiği şekliyle korkutucu- karakterler değiller. İlk başta biraz karikatürize edilmiş kanun kaçakları olarak karşımıza çıkıyorlar. Özellikle, aniden sinirlenip yine aniden gülen Shaun, basit Hollywood filmlerden fırlamış gibi. Britt'le gizemli bir şekilde arası bir sıcak-bir soğuk giden Mason, tutarsız ve dikkatsiz olmasına rağmen yine de ilk bakışta Shaun'dan bir gömlek üstün duruyor.
Britt, en yakın arkadaşım dediği -insanın inanası gelmiyor, hatta bazen kendisi de inanamıyor- arkadaşı Korbie'nin ağabeyi Calvin tarafından terk edilmenin acısını hala yaşayan ve nedense öleceğinden emin olduğu anlarda bile onu düşünmeden duramayan bir karakter. (Bu şekilde akıl sağlığını koruyormuş.) Biz de Calvin'i anılar, geçmişe atılan kısa bakışlarla tanımaya başlıyoruz. Calvin'e körkütük aşık olduğunu sanabilirsiniz ama o kitaptaki diğer iki erkekle de flört ediyor: Mason ve Shaun. Kitabın ikinci yarısında romantik ilginin odağında yer alan karakter belli oluyor.
Mason ve Shaun ikilisi, gerçekçiliğe bir nebze yaklaştıkları nadir anlar dışında pek inandırıcı -ya da olması gerektiği şekliyle korkutucu- karakterler değiller. İlk başta biraz karikatürize edilmiş kanun kaçakları olarak karşımıza çıkıyorlar. Özellikle, aniden sinirlenip yine aniden gülen Shaun, basit Hollywood filmlerden fırlamış gibi. Britt'le gizemli bir şekilde arası bir sıcak-bir soğuk giden Mason, tutarsız ve dikkatsiz olmasına rağmen yine de ilk bakışta Shaun'dan bir gömlek üstün duruyor.
Herkese güvenmek için nasıl bir hayat sürmek, nasıl bir yetiştirilme tarzına sahip olmak gerekiyor bilmiyorum. Hush, Hush'ın en çok eleştirilen yönlerinden biri buydu ve bu kitapta da aynı durum söz konusu. Britt ile Korbie, hiç tanımadıkları adamlarla flört edecek düzeydeler. Özellikle kitapta ilerledikçe Britt'e katlanmak güçleşiyor, Korbie'ye kitapta fazla yer verilmemesi de insanı ferahlatıyor. Britt, bir an "ağaçların arkasından çekildiğim anda ölüydüm," diyecek kadar adamın -no spoilers!- kendisini öldüreceğini düşünüyor, birkaç sayfa sonra uyurken yanına sokulduğunu keşfediyor, kendisine dokunmasına izin veriyor ve yanından ayrılırken "ne zaman döneceğini" soracak kadar muhtaçlığını ortaya koyuyor. Düşünmeden sonuçlara balıklama atlıyor ve harekete geçiyor. Adamla oynaştıktan sonra ki olayı başlatan kendisi, tutup "hataydı" diye yalan söyleyebilen biri. Tartışmada cevap bulamadığında ise "söyleyecek kötü bir laf bulamadığım için dilimi çıkarttım," diyor. Evet, dilini çıkartıyor. Tıpkı kitabın başında çalan cep telefonunu, sırf zil tonu olarak kaydettiği şarkıya eşlik etmek istediği için bekletmesi gibi. Tam bir genç kız, yaşından bekleneni veriyor, değil mi?
Tek sorunlu karakter Britt değil. Yazının başında kısaca değindiğim Korbie, zenginliğiyle hava atmaktan hoşlanan, çenesinin ayarı bozuk -bir ara "her mouth was on autopilot" bile deniliyor- ağabeyi tarafından "beyin hücreleri eksik" diye tabir edilecek kadar bilinçsiz, kompleksli, rekabetçi, sevgilisi olduğu halde önüne gelen erkekle flört edecek kadar ucuz, küçük prenses havalarında biri. Nasıl bu kadar kötü özellik bir bünyede toplanmış anlayamıyorum. Hava muhalefeti dolayısıyla Britt'in jeep'i ilerlemekte zorlandığında hemen yüksek sesle eleştirmeye, kendi arabasıyla kıyaslamaya başlıyor. Neredeyse parasıyla dövecek. Velhasıl, küçük prenses havalarından da anlayacağınız üzere yazarın genç kız olması gereken karakterleri, kitap boyu yaşlarından beklenmeyecek çocukça şeyler yapıyorlar. Bu da kitabın genel havasını olumsuz yönde etkiliyor ve karaktere anlam vermek, onlarla bağ kurmak imkansızlaşıyor.
Calvin de kitaptaki genel tutarsızlıktan nasibini alıyor. Fazla spoiler olmaması için ufacık bir örnek vereceğim: Bir sayfada belirli bir karakterin öleceğinden korktuğu için uyumasına izin vermiyor, sürekli yüzüne tokat atıyor ve dürtüyor. Bir sayfa sonra aynı kişiye annesinin uyku ilacından öneriyor. Kişi artık sinirlenip birkaç kelime edince demek hayati tehlikeyi atlattığına ikna oluyor. Daldan dala konan düşünceler, ani kararlarla dolu bir kitap bu. Hiç kimse durup sakin kafayla bir şeyleri düşünemiyor gibi. Hatalar, hatalar üstüne yığılıyor.
I'd looked past the hardened criminal and invented a romantic tale of tortured hero in need of redemption. What a grave error in judgment.
Bu problemli kitapta hoşuma giden şeyler de yok değildi. Mesela, Wyoming dağlarında verilen mücadele biraz abartılı anlatılmış olsa da ilgimi çekmişti. Tasvirler bir çırpıda okunuyor ve bazen mekanı gözünüzde canlandırabiliyorsunuz. Hikaye için seçilen arka plan başarılıydı diyebilirim.
İçine gençlik hevesleri, arkadaşlık, aşk meşk konuları serpiştirilmiş gerilim/suç romanımsı (!) bir karışım bu. Belli ki yazar farklı bir şeyler denemek istemiş ve bu kitapta her şeyden bir tutam olsun demiş. Bazen her şey olmaya çalışırken hiçbir şey olamazsın. Fakat kitabı asıl katleden karakterlerdi diyebilirim. Araya serpiştirilmiş The Godfather/Baba göndermeleri bile beni memnun etmedi. Bu, çok nadir olan bir durum aslında.
Puan: 2
Kitaptan soğudum! :D Artık Türkiye'de çıksa dahi okumam. ^^
YanıtlaSilBir süredir beklediğim bir kitaptı fakat yazdığım gibi problemli ve okuma zevkini baltalayan karakterleri var. Amacım artı ve eksi puan verdiğim yönleriyle kitabı enine boyuna incelemek ve anlaşılabilir olması için ufak tefek örnekler vermekti. Topyekün berbat değil ama çok sorunlu.
Silbana göre kitap muhteşemdi.
SilKarakterler daha iyi yorumlanamazdı herhalde. Benim de içeriğini hoş bulmadığım kitaplardan biridir. Yazar bunun yanı sıra diğer kitaplarıyla da beni etkileyememişti zaten. Bununla da frekanslarımızın tutmadığına emin oldum.
YanıtlaSilYazınız için teşekkürler ^^