Mina Hepsen'ın okuduğum ilk kitabı olan Fırtınadan Sonra, 19.yyda geçen klasik "zengin adam-fakir kız" temalı aşk hikayesinin vampirler ve doğaüstü güçlere sahip ölümlülerle usulca harmanlanmış bir versiyonudur, diyebilirim.
Yazar, kitabında bazı klişelere dayansa da vampirler hakkında ilginç yeni özellikler de sunmuyor değil. Örneğin; romanda vampirlerin kendi yasalarına göre insan kanı içmeleri yasak. Hatta buna anayasa diyebiliriz; neticede, bu konu kurgusal "vampir yasaları kitabında" yer alan ilk maddenin özünü oluşturuyor. Oldukça egzantrik olan bir başka nokta ise vampirlerin diğer vampirlerin kanını içmesi. Tabii, söz konusu vampirler yemek de yiyebiliyor fakat yazar, bünyelerinin yemeğe ihtiyaç duymadıklarını da eklemeden geçmemiş.
Kitap her ne kadar aksiyon dozu yüksek bir açılış yapsa da hemen akabinde tempoyu düşürüyor. "Kutsanmış" denilen yarı-vampir ırka mensup iki bebeği korumakla görevli olan Mikhail ve Nell'in peşlerinden gelen vampirler ve ölümlü kiralık katillerden kaçarken tutkulu bir aşk yaşamaları da oldukça tuhaf bir klişe. Okurken aklıma Hollywood yapımı eski aksiyon filmleri gelmedi değil. (Mel Gibson başrolde olunca, sanırım yardımcı roldeki hatunun herhalukarda kendisine aşık olması gerekiyor.) Kitabın son sayfalarına doğru tempo tekrar yükseliyor fakat bu gerilimi hissedebilmek için bir süre sabırlı olmanız bekleniyor.
Piyasada bunca başarılı paranormal roman varken, Fırtınadan Sonra'nın aralarından sıyrılması oldukça zor görünüyor. Neticede kitap, vampir ya da ölümsüz olmayan iki ana karakter üzerinden aktarılıyor ve "paranormallik" geri planda kalıyor.
çok güzel ve sürükleyici görünüyor. Umarım benim gibi bir vampir hayranını yatıştırır
YanıtlaSil