16 Ağustos 2011 Salı

İnceleme: Ghostgirl

Hawthorne Lisesi'nde kimsenin umursamadığı Charlotte Usher, asla hayal ettiği ilgiyi göremez ta ki öldüğü güne kadar.


She was a dead girl having the worst panic attack shed ever had. Not because she was afraid of dying, but because she knew that she would never live again.
*Düşük dereceli spoiler alarmı.

Aşık olduğu popüler çocuk ile tam yakınlaşma fırsatını yakaladığı anda boğazına kaçan sakızdan ötürü diğer aleme göçen ana karakterimiz Charlotte'ın ikinci yaşamı, kitabın ilk sayfalarında okuyucuya takdim ediliyor. Hayatı boyunca beklediği ilgiyi göremeyen Charlotte, bu trajik ölümün (!) ardından bir numaralı konuşma konusu oluyor ve adeta efsaneleşiyor. Tabii ki tüm bunlardan oldukça utanan hayalet Charlotte, asla kavuşamayacağı gencin peşinden ruhani varlığıyla koşuşturmaya devam ediyor. Bazen çok sarsıcı da olabilen bu ufak maceralar, çoğunlukla okuyucuyu güldürüyor. Neticede, o yeni yetme bir hayalet ve bazı kuralları öğrenmesi gerekiyor.



Tonya Hurley'nin yarattığı bu garip evrende, hayalet olmanın avantajlı ve 'cool' yanlarından biri de 'beden ele geçirebilme' özelliği. Eğer bir gönüllü varsa bedenini kısa süreliğine ele geçirebiliyorsunuz ve o da sizin yerinize hayalet olabiliyor. Bu özelliği, sırf başlamadan biten ilişkisini yaşayabilmek adına deneyen Charlotte'ın şansı maalesef pek yaver gitmiyor ve işler daha berbat bir hale geliyor. Sonuçta, o asla ölümden geri dönemeyecek bir hayalet ve bedenini ele geçirdiği kızı hoşlandığı çocuğa sevdirmek parlak bir fikir değil. Böylece, hayalet kızın baş etmesi gereken sorunlara bir yenisini daha eklemiş oluyor.

Yer yer oldukça komik, yer yer de hüzünlendirici olabilen Ghostgirl serisinin bu ilk kitabında yazar, satır aralarında aynı yaş aralığında bulunan çoğu gencin ortak problemlerine değiniyor. Çıkış sloganı "Hiç görünmez olduğunu hissettin mi?" olan kitap, platonik aşk temasına yeni bir yorum getiriyor.

Puan: 3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...