Can there truly be love after death?
Roman, henüz 18 yaşındayken nehirde boğularak hayatını kaybeden, bir yandan kabuslarla boğuşurken bir yandan da artık geride bıraktığı hayatına dair ipuçlarını birleştirmeye çalışan Amelia'nın "ikinci hayatına" odaklanıyor. Daha ilk sayfalarda, korkunç bir kabusun tasviriyle açılan eser, sayfalar boyunca bu tür sarsıcı kabuslarla karşılaşacağımızın ilk sinyallerini de vermiş oluyor.
Öncelikle Amelia ölü olduğunu kabullenmekte ne kadar zorlandığını aktarıyor okuyucuya. Korkuyla geçen günlerinin ardından gerçekle yüzleşebildiğini belirtiyor. Yüzleştiği bir diğer gerçeğin ise, hayatına dair hiçbir ayrıntıyı hatırlayamaması olduğunu ekliyor sözlerine. Bahsedilen öyle büyük bir kayıp ki soyadını bile hatırlayamıyor.
Artık varlığını boğulduğu nehirde devam ettirmek zorunda kalan genç kız, korkunç kabuslarından birinde sonradan adının Joshua olduğunu öğrendiğimiz bir gencin suda can çekiştiğine şahit oluyor. Bu onu çok şaşırtıyor, çünkü ilk defa kabusunda kendisi değil, bir başkası ölüyor. İşte bu noktadan sonra iki gencin yolları kesişiyor. Bir nevi kader onları bir araya getirmiş oluyor.
Oklahoma'lı genç yazar Tara Hudson'ın, yarattığı paranormal evrende ölümden sonra aşkın varolup olmadığını sorgularken kullandığı dil yalın ve betimlemeler oldukça çarpıcı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder