12 Mart 2012 Pazartesi

İnceleme: Club Dead

Charlaine Harris'in yarattığı, vampirlerin "Japon icadı" sentetik kan içtiği, şekil değiştiriciler, kurtadamlar ve çeşitli fantastik/mitolojik yaratıklarla örülü True Blood evreni oldukça ilgi çekici.





Serinin üçüncü romanı Club Dead'de (Türkçe'ye "Kulüp Ölüsü" adıyla çevrilmiş) protagonistimiz güneyli barmaid Sookie Stackhouse'ı yine büyük bir şok bekliyor. Kitabın ilk sayfalarında açıklandığı, özetinde geçtiği ve bu nedenle spoiler sayılmayacağı için belirtmekte bir beis görmüyorum: vampir erkek arkadaşı Bill Compton kayıp! Aslında "kayıp" demek de tam manasıyla durumu anlatmaya yetmiyor. Çünkü, kötü amaçlarla kaçırılmış olma ihtimali de söz konusu. Bu durumda, şapşal ve sempatik "zihin okuyucumuz" Sookie de erkek arkadaşına kavuşabilmek için maceraya atılmadan duramıyor. Bu macera sırasında defalarca şiddete maruz kalıyor ve çeşitli fantastik yaratıklarla başa çıkmak zorunda kalıyor. Kısacası, başına gelmedik iş kalmıyor desem yeri.



True Blood romanlarında yer alan bolca serüven, gizem ve bir tutam cinsellik teması bu kitapta da eksik değil. Ayrıca, elimizde tuttuğumuz bu kitap, Twilight/Alacakaranlık tarzındaki paranormal romanların aksine kendini hiç ciddiye almıyor. Tek amacı eğlendirmek!

Kitabın, özellikle Sookie'nin ilişkilerinin anlatıldığı paragrafları oldukça renkli. Neticede, zihin okuyabilen bir genç kız için "beyin dalgaları göndermeyen" (Sookie'nin kendi tespiti) ve bu nedenle zihinlerine ulaşamadığı vampirlerden daha iyi bir tercih olamaz gibi gözüküyor. Her (canlı) erkeğin zihnini okuyabildiğinizi düşünsenize!

Kitapta Sookie'nin yanında maceraya katılan/katılmak zorunda bırakılan kurtadam Alcide ve kitaba adını veren Club Dead'de karşımıza çıkan Russell Edgington seriye dahil olan iki yeni karakter. Alcide ile birlikte kurtadamların varlığına şahit oluyoruz fakat Sookie'nin bu fantastik varlıklarla ilgili bilgisi sınırlı olduğundan bizlere de elle tutulur "mühim" detaylar iletemiyor. (Tek bildiğimiz son derece "iri yarı" oldukları!) Diğer yandan, "The King of Mississippi" olarak tanıtılan Russell Edgington, yaşam tarzı ile Kont Dracula'nın Amerikan versiyonu gibi duruyor.

Belirtmeliyim ki kitabın, HBO yapımı dizisinden farkı herşeyi sadece Sookie'nin bakıç açısıyla öğreniyor olmamız. Bu durumda, dizide Sookie'nin yer almadığı veya bir şekilde tanıklık etmediği olaylar kitapta da mevcut değil. Bu sebeple, diziyi izlemekle kitabını okumak arasındaki fark belirgin.

Club Dead, serinin üçüncü romanı olduğu için, okurken seriyi başlatan romanla (Dead Until Dark) karşılaştırmadan edemiyorsunuz. Bu karşılaştırma neticesinde, Club Dead'in havası sönmüyor değil. -- Her ne kadar ortada yine aralanması gereken bir sır perdesi olsa da o Dead Until Dark'daki sonuna dek sürükleyen, sayfaları bir çırpıda çevirmenizi sağlayan maceraların yanında okuduklarınız biraz sığ kalıyor.

Artık klişeleşen, ağır paranormal romans ilişkilerinden sıkıldıysanız, Sookie'nin evrenine bir göz atmalısınız. Artı ve eksi yönleri bir yana, sırf bu sebeple bile bir şans verilmesi gereken sıra dışı bir kitap.

Puan: 3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...