18 Şubat 2013 Pazartesi

İnceleme: Obsidiyen



*Orta dereceli spoiler alarmı.

Obsidian/Obsidiyen, hayatında yeni bir sayfa açmak isteyen annesinin peşi sıra yeni bir kasabaya taşınan Kat'in sıradışı komşularıyla tanışmasıyla açılıyor. Ünik ya da kayda değer herhangi bir yönü olmadığı ise birkaç sayfa sonra kanıksanıyor.



Öncelikle olay kurgusunun ve karakterlerin Twilight/Alacakaranlık'a benzediğini açıkça ortaya koymak lazım. Tesadüf değil, yazar bunu, direkt göndermelerde de belli ediyor. Fakat yazar, Bella-Edward arasındaki tutkulu aşk ve masum duygular yerine, "şehvet odaklı" bir ilişkide karar kılmış ki bu nedenle Kat ile Daemon arasında,  bir parlayıp bir sönen cinsel gerilim ve hararetli kışkırtmalardan fazlasını görmek güç.

Twilight/Alacakaranlık benzerliklerine biraz daha değinecek olursak, ormanda geçen o meşhur "ilk itiraflar" sahnesi... Bella yerine, saf karakterimiz "Ne olduğunu biliyorum," demiyor da illa kendisine açık açık (hatta belki bağırarak) söylenmesi gerekiyor. Sonra New Moon/Yeni Ay'daki o meşhur ayrılık sahnesinde yaşananlar...  "Ben senden daha iyisine layığım," demez de esas oğlan, yerine "biz" der, kardeşiyle kendisini kasteder. Kısaca, bu benzerlikler listesi sürüp gider.

Karakterleri incelersek, en zayıf halkanın maalesef baş karakter ve kitabın gözü Kat olduğunu söyleyebilirim. Hormonlarına hakim olmak isteyen ama ne zaman Daemon'ı görse (henüz yeni tanıştıklarında dahi!) ağzı bir karış açılarak "yatak odası bakışları" gönderen, ortalıkta azgın bir şempanze gibi dolaşan Kat'in empati duyulacak bir yanını göremedim. Artık görünce sayfa değiştirme ya da topyekün kitabı rafa kaldırma isteği uyandıran, içinde Daemon ve "seksi" sıfatı yan yana geçen bayık cümleleri, kitabın neredeyse yarısını oluşturuyor. Hissettikleri öylesine bariz ki Daemon da kızla dalga geçmeden edemiyor. Ayrıca, Kat'in sürekli varsayımlara göre, düşünmeden hareket etmesi de karakter özelliği halinde sunulmuş. Bir insan nasıl karşısındakine önce "sapık erkek kardeş" ve "aşırı korumacı" gibi olumsuz, yargılayıcı düşünceler geliştirir de sonra lineer akış içinde "keşke benim de böyle bir erkek kardeşim olsaydı," diye hayıflanır ki? Daemon, Kat'in bu düşüncesini değiştirmesine olanak verecek farklı bir davranış göstermiyor bile. Sonra, kızın akılsızlığı yüzünden defalarca başının derde girmesi ve yine defalarca "kurtarılması" da heyecan ve gizem dozunu yerlere düşüyor.

Daemon, artık sürüsüyle romanda karşımıza çıkan yakışıklı ve ukala bir karakter. (Aynı ilk zamanlarda, özel nedenleriyle Bella'ya tavır alan Edward gibi duruyor.) Fakat bu çocuğun "seksi" olduğunu ne sözleri ne de davranışları ortaya koyuyor. Bunun okura bir kere daha, bir kere daha söylenmesi gerekiyor ki inandırıcı olsun, değil mi? Eh, yazar böyle düşünüyor olmalı. Derinlik kazandırılabilecekken, stok karakter olmaktan öteye geçemiyor. Öte yandan, üzerine titrediği kız kardeşi Dee, süper güçleri değiştirilmiş bir Alice gibi ana karakterin "en yakın arkadaşı" olmak için resmen çırpınıyor. Bir ağlayıp, bir gülen, aşırı enerjik (yine Alice?) Dee'yi sevmek zor ve diğer yan karakterlere (ve malum seriyle benzerliklerine) değinmek dahi istemiyorum.

Daha ilk cümleden kendini ele veren, sonu apaçık ortada duran "ufak maceralar", gözüne gözüne sokulmadan hiçbir şeyi anlamayan, mantığına göre değil duygularına (ve hormonlarına) göre hareket eden, uyarı ve işaretleri yok sayan, sığ bir ana karakter. Bir tutam siyah saç ve yeşil göz. Tüm bunların üzerine boca edilmiş Twilight/Alacakaranlık sosu. (Kitabın sonu bile andırıyor!) Jennifer L. Armentrout, o yer yer güldüren esprili anlatımı da olmasa üzerinde 0 yazan bir kağıtla eve dönecek öğrenci gibi.

Puan: 1 

4 yorum:

  1. Kitabı okumak gibi bir planım yoktu ama her yerde (Türkler'den bahsediyorum) milletin kitaba ayılıp bayıldığını okuyunca ne oluyoruz yahu demiştim, sanırım o kişiler de esas kız gibi hormonlarına yenik düştüler zira her yerde "Daemon!!! Darmon!!!" nidaları görüyorum. Neyse kısaca en iyisi uzak durmak.

    YanıtlaSil
  2. O kadar güzel işlemişsin ki ellerine sağlık Vampy! Aynı düşüncelere sahibiz bu kitap hakkında ama ben incelerken bu kadar duygularımı belli edememişsin. Duygularımı yansıttığın için teşekkürler. Ve sanırım bu kitaba hayran olmayan kızlar kulübü yavaştan kuruluyor gibi.
    Ellerine sağlık yorum için :))

    YanıtlaSil
  3. Ben de maalesef geçen sene e-book'una para vermiştim (ucuzdu neyse ki!) ve daha sonra DEX de yorumlamam için gönderince okumak şart olmuştu. Sırf bir şeylerin etkisinde kalmamış olmak için bir süre kitabı beklettim ve sonunda okuduğumda sabırlı olmaya çalıştım, sonuna gelmeden yargılamamaya çalıştım. Fakat kitap gerçekten kötü! Twilight/Alacakaranlık ile arasındaki benzerlikler bir yana, karakterler (özellikle ana karakter) bana çok itici geldi.

    YanıtlaSil
  4. Bu kitabın nesine hayran olunur bilemiyorum, Damla. = )

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...