4 Mart 2013 Pazartesi

İnceleme: Breathing Underwater

Sinirlerine hakim olmak su altında nefesini tutmak gibi.


*Düşük seviyeli spoiler alarmı.

Nicos, öfke yönetimi konusunda büyük sıkıntılar çeken gençlerden biri. Çok çabuk sinirleniyor ve sinirlendiğinde dünyası kararıyor, gözleri kimseyi görmüyor. Öfkesi sonunda sınırı aşıyor ve en yakınındaki insana yöneliyor. Sonu ise tahmininden daha beter oluyor. Bir sonraki adımda, dersini alana kadar benzer problemler yaşayan erkeklerle bir terapi grubuna katılacak ve daha beteri, hakimin özel isteğiyle mahkemede anlatmadıklarını satır satır yazmak zorunda kalacak.



Tesadüf eseri bulduğum bir makalede öfke şu şekilde açıklanıyor: "Öfke diğer duygular gibi son derece doğal, evrensel ve sağlıklı olarak ifade edildiğinde yapıcı ve kişiler arası iletişimi düzeltici olabilen bir duygudur. Ancak öfke kontrol edilemeyen ve yıkıcı bir biçimde davranışlara yansıyarak, saldırgan ve son derece tahrip edici tepkilere dönüşme potansiyeline sahiptir." (Çiğdem Soykan, "Öfke ve Öfke Yönetimi".) Breathing Underwater, işte bu kontrol edilemeyen öfkenin sebeplerinin ve sonuçlarının neler olabileceğini ortaya koymayı amaçlıyor.

I can't go on like this, that's what I think.


Gerçek problemlere değinen romanları, genellikle başından bu tip olaylar geçmiş, psikoloji eğitimi almış ya da ikinci meslekleri gereği bizzat bu vak'alarla yakından ilgilenmiş yazarlar kaleme alıyorlar. Elimdeki kitap da bir istisna değil. Alex Flinn, hukuk eğitimi aldığı dönemde stajını domestic violence davaları üzerinde yapmış. Dolayısıyla, anlattıkları akla mantığa aykırı şeyler değil, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz olaylar.

Kitapta, Nick'in 263 sayfalık kendini sorgulama ve hatalarından ders alma sürecini okuyoruz, aslında. Fakat her şey o  kadar kolay değil. Biz de oturup, hayalperest saçmalıklar okumuyoruz. Yapılan bazı hataların,  bildiğiniz gibi telafisi çok zor.

I'm a loser. That's what my dad says, anyway. Loser. Failure. I tried to prove him wrong, finding things I could control, like my grades. And Caitlin. When she said no, or I'd think there was someone else, there'd be this voice in my head, almost too soft to hear, whispering loser. You're a loser, a mistake.


Nick'in kız arkadaşı Caitlin ile yaşadığı olayları okurken, bir yandan da ailevi sorunlarına şahit oluyoruz. Nick, annesiz büyümüş bir çocuk. Babası son derece zengin olmasına rağmen, zenginliğini oğlunu rahat ettirmek için kullanmaktan yana değil. Kendi babasından gördüğü "katı eğitimi", şimdi de oğluna uygulamak istiyor. Nick'in problemlerini tamamen babasının üstüne yıkmak doğru değil ama ev içinde yaşadıkları büyük oranda pay sahibi.

Romanda Caitlin'in davranışları ve kitabın ilk bölümündeki "her şeye katlanırım, yeter ki seninle olayım," tadındaki yaklaşımı bazen sinir bozucu olabiliyor. Her ne kadar böylesine saf, birilerine/bir gruba tutunmaya çalışan, öz güven eksikliği çeken gençler var olsa da onların hemen hemen herkes tarafından suistimal edilişlerini okumak rahatsız edicidir. Flinn'in sadece Caitlin'e odaklanan kitabı Diva'yı okumadım fakat okunduğu takdirde Cat'i daha iyi tahlil edebileceğimizi düşünüyorum. "Nick'in günlüğü" tadında ilerleyen bu kitapta Cat'in duyguları ve düşünceleri mecburen geri planda kalıyor.

Alex Flinn, kullandığı sade ve gerçekçi dil (yazdıkları resmen genç bir erkeğin kelimeleri gibi) ile bir kere daha ne kadar iyi bir yazar olduğunu kanıtlıyor. Breathing Underwater, okurların ders çıkartabileceği bir roman fakat bu dersleri didaktik olma kaygısıyla vermiyor.

Puan: 4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...