Timothy Decker'ın 188 sayfalık resimli kitabı The Punk Ethic, yaşından beklenmeyecek bir tutumla hayattan bezmiş, gitar çalmak dışında birçok şeyden soğumuş Martin Henry'nin hayatının bir ayını anlatıyor.
Martin, Nisan ayını sevmiyor, Pazartesi gününden nefret ediyor, okulu sevmiyor, kalabalık gruplardan hoşlanmıyor, arkadaşlarını güvenilmez buluyor ve Holly ile arasında geçenleri anlamlandıramıyor. Martin'in hayatını okurken, "büyümüş de küçülmüş" diyebilirsiniz, çünkü birçok kez okuduklarınızın yetişkin birine dair olduğunu düşündürüyor.
Kitabın büyük bir bölümü Martin'in İngilizce dersi için yazdığı makalelere odaklanıyor. Yer yer gülümseten bu makalelerin kitaba artı puan kattığını da eklemeden geçemeyeceğim. Örneğin bir tanesinde Shakespeare'in kullandığı uyaklar ile funk müziğinin kalıplaşmış ritmini karşılaştırıyor.
Kitaptaki çizimler sade ve göze hoş geliyor. Fakat bölüm başlarında sunulan bu çizimleri bazen metin ile örtüştürmek güçleşiyor ve sanki rastgele kitaba dahil edilmiş izlenimi yaratıyor.
Elimizdeki romanın belli başlı bir olay örgüsü ya da üzerinde düşünülmüş bir kurgusu olduğunu söyleyemeyiz. Yazar, günlük olayların ve rutin işlerin sıradanlığının ergenlik çağındaki zeki ve farklı bir gencin üzerindeki etkilerini anlatıyor. Genel hatlarıyla kitabın her kitleye kendini zevkle okutacak bir metne sahip olmadığını söyleyebilirim.
Puan: 1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder