15 Şubat 2013 Cuma

İnceleme: Yaratık Avcısı

Dr. Pellinore Warthrop ile temel yaratık bilimi.




Kimsesiz Will Henry'nin günlüklerinden okuduğum ürpertici (bazen de tiksindirici) anılar vasıtasıyla, daima hatırlayacağım dahi Dr. Warthrope ile tanışıyorum. Sayfaları çevirdikçe, Edgar Allan Poe'nun Arthur Gordon Pym'ine, Mary Shelley'nin Dr. Frankenstein'ına, Robert Louis Stevenson'ın Dr. Jekyll'ına kadar birçok isim geçiyor aklımdan. Şaşırıyorum, midem bulanıyor, merak ediyorum ve hızla okumaya devam ediyorum.



Sakin ol Will Henry. Bayılırsan hiçbir işime yaramazsın. Gece boyunca çalışmamız gerek. Bizler hem doğanın bir ürünü hem de onun öğrencileriyiz. Hepimiz. Bu yaratık da öyle. Hepimiz aynı yüce zihnin ürünüyüz. Tabii, bu tür şeylere inanıyorsan. Başka ne olabiliriz ki? Bizler bilimin erleriyiz, görevimizi yapmak zorundayız. Tamam mı Will Henry? Tamam mı Will Henry?




Kuşaklar boyu yaratık bilimle uğraşan Warthrop ailesinin karanlık sırrını keşfettiğimiz bu ilk romanda, egzantrik doktorun tuhaf maceralarını, o sıralar henüz on iki yaşında bir çocuk olan Will Henry'nin günlüklerinden okumak kitaba ayrı bir tat katıyor. Yazarın yaptığı bu bilinçli tercihi alkışlıyorum.


Ne diyebilirim ki Will Henry? Bir zamanlar gülüp ağlayan, hayal kuran varlık, hayvan yemine dönüşecek. Onu yaratığın eline düşüren şey kader.

Toplam üç ciltten oluşan bu günlükleri okudukça, karakter açısından birbirine zıt (ve kimi zaman uyumsuz) görünen ikilinin, aslında bazı ortak paydalarda buluştuklarını da keşfediyoruz. Kendisinden önce Dr. Warthrop'a hizmet eden babasını kaybeden Will Henry ile babasından sevgi görmemiş, dolayısıyla bir açıdan babasız büyümüş Dr. Warthrop'un kaderi benzerlik taşıyor. Doktorun insan ilişkilerindeki başarısızlığını (umursadığı da söylenemez gerçi) belki de hayatındaki eksik baba figürüne/sevgisine bağlayabiliriz. Kısacası, bu kitapta çeşitli psikolojik okumalara konu olabilecek esaslı karakterlerimiz var.

Okurken doktoru sevmemi sağlayan bir diğer nokta da benim "edebiyatçıyım" derken hissettiklerimin bir benzerini "bilim adamıyım" derken hissetmesi. Ne olursa olsun, o bir bilim adamı ve hizmet etmekten yılmadığı, gurur kaynağı altın bileziği hayatının merkezinde. Her ne kadar anlatıcımız (ve tüm olayları yorumlayan kitabın gözü) Will Henry de olsa, doktorun tutkulu demeçleri kitabın en büyük artısı.



Evet, sevgili evladım, yaratıklar gerçektir. Hatta, bir tanesi mahzenimde duruyor.


Hatırlayacağınız gibi bu muhteşem kitabı İstanbul Kitap Fuarı'ndan almıştım ve henüz okuma fırsatı bulabildim. Fakat iyi ki okumuşum diyorum ve herkese, özellikle de yazımın başındaki o meşhur isimlerin hayranlarına, tavsiye ediyorum.


Orijinal Adı: The Monstrumologist
Yazarı: Rick Yancey
Anahtar Kelimeler: Yaratık, Macera, Gerilim, Bilim.
Puan: 5


2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...