Ryan Graudin'in aksiyon ve gerilimi doğaüstü elementlerle harmanlayan alternatif tarih/bilim kurgu romanı Wolf by Wolf, genç yetişkin yazınının en iyi örneklerinden biri.
Otuzdan fazla ülkeden yüz milyondan fazla insanın direkt etkilendiği, Holokost, nükleer bombalar, kıtlık ve salgın hastalıklar nedeniyle seksen milyondan fazlasının canından olduğu 2. Dünya Savaşı, Mihver Devletler zaferiyle sonuçlansaydı... Japon ve İtalyan liderler ile güç birliği yapan Adolf Hitler, insanlık tarihinin en kanlı savaşını kazanmış, intihar etmemiş, aksine yaşamış ve yaşlanmış, bu sırada da dünya hakimiyeti hayaline iyice yaklaşmış olsaydı... neler olurdu?
Roman, 1956 yılında Yael isimli küçük bir kız çocuğunun annesiyle birlikte bindirildiği tıklım tıkış bir trende açılıyor. Yael kıpırdayamıyor, her yeri sızlıyor, kokudan nefesi kesiliyor. Günler sonra yolculuk çilesi bitti derken kabusun henüz başladığını anlıyor. Toplama kampına getirilen ve kimliği artık 121358▲X'ten ibaret olan Yael, "Ölüm Meleği" olarak adlandıracağı cani doktorun bir türlü bitmek bilmeyen şeytani deneylerinin bir parçası oluyor. Ancak deneyler her iki tarafın da hayallerin ötesinde bir sonuç veriyor: Yael, artık deri değiştirebiliyor. Bu ifşanın ardından, kendisi gibi Aryan kanı taşımadığı için hapsedilen diğer masumların yardımıyla ölüm kampından kaçtığını ve kaderinin onu kimlikleri sırdan ibaret olan direnişçilerle buluşturduğunu görüyoruz. Zaman içinde direnişçilerin elinde bir bıçak gibi bilenen Yael'in, ilişkileri gitgide bozulan Almanya ve Japonya arasındaki geleneksel motosiklet yarışına katılmak, her ne pahasına olursa olsun kazanmak ve nihayetinde Adolf Hitler'e ölümü tattırmak gibi özel bir görevi de oluyor.
Once upon a different time, there was a girl who lived in a kingdom of death. Wolves howled up her arm. A whole pack of them--made of tattoo ink and pain, memory and loss. It was the only thing about her that ever stayed the same.
Graudin, evvela cesaret isteyen bir konuya yönelmesiyle takdiri hak ediyor. Hitler Almanyası, her ne kadar tarihçilerin ve alternatif tarih meraklılarının gözde konularından biri olsa ve sanat sahnesinde kendine daimi bir yer bulsa da genç yetişkin yazınında uzak durulan, gözlerden ırak bir köşede. Dahası Berlin'de başlayıp Tokyo'da biten ve iki "saf ırkın" kıran kırana kapıştığı tuzaklarla ve entrikayla dolu motosiklet yarışı, kitaptaki adıyla "The Axis Tour" merak ve heyecan uyandıran bir fikir. Flashbacklerle zenginleştirilmiş hikaye örgüsü, çok katmanlı karakterleri, kafa kurcalayan olayları ve düşünceye sevk eden durumları kitabı değerli kılan ve okuma isteğini kamçılayan unsurlar.
'The ghosts will stay. Just like your numbers. Just like my scars. Just like our pain.' Vlad pulled his hand away. 'But you don't have to be afraid of them.'
Yazarın, kendi ayakları üstünde durabilen genç karakterler listesinde en yukarılarda yer alabilecek Yael'in yaşadıklarını anlatırken atmosferin umutsuz, kasvetli, boğucu bir yapıya dönüşmesinden sakındığını hissedebiliyoruz. Heyecan ve hareketlilik bir yandan sürüp giderken diğer yandan da hayatının önemli bir bölümünde en yakınında korku ve dehşeti bulan Yael'in dış dünyada ilk keşiflerine tanıklık ediyoruz. Gizlendiği meyhanenin bodrumunda geçirdiği gecelerde yasaklı kitaplarda bulamadığı insani dokunuşlar karşısında bocaladığını görüyoruz. Büyük yarış öncesi hummalı çalışmasının da onu yerine geçtiği Alman yarışçı Adele Wolfe'un, aileyi her şeyin üstünde tutan ikiz erkek kardeşi Felix Wolfe ve yarıştaki en büyük rakibi (ve biraz daha fazlası) Luka Löwe'le karşılaşmaya hazırlamaya yetmediğine şahit oluyoruz. Saklandığı gölgelerin arasından çıkıp öğrendiklerini gerçek hayata, çevresini saran insanlarla paylaştığı ana uyarlamaya çalışırken çaresizliğin nefesini ensesinde hissediyor. Yol boyunca Felix ve Luka'yla ilişkisi, okur için çözümü mümkün olmayan bir gizem ve her an alevlenen bir gerilim kaynağına dönüşüyor.
Tarihi Adolf Hitler figürünün, kitapta fiziksel olarak büyük bir yer kaplamasa da gerçeğe yaklaşabilen bir tasvirini okuyabilirsiniz. Yael'in afişlerde gördüğü, televizyonda izlediği ve karşılıklı etkileşime geçtiği kısa anlarda yıllar içinde katlanarak artan hırsı, tutkusu, alevi aslına uygun ve fikirlerini inkar etmiyor. Gerçekte belgelerle ortaya konan kırktan fazla suikast girişiminden sonra paranoya seviyesi ayyuka çıkan, titiz kontrollerden geçmeyen lokmayı ağzına sürmeyen, "kadınlarıyla" bile fiziksel temastan kaçındığı söylenegelen baş Nazinin kurgusal karşılığının, hem kitap sakinlerini hem de okuru şaşırtan bir girişimle Adele Wolfe'u dansa kaldırması ve bu dansın olay örgüsünün kilit noktasında yer alması bir parça sırıtıyorsa da büyük finalde soru işareti solup gidiyor.
Yazarın, Hanna Reitsch'den etkilenerek kaleme aldığı, Adolf Hitler'in kadınlara biçtiği anne/ev hanımı rolünü reddedip erkek kılığında da olsa motosiklet yarışlarına katılarak şampiyonluklar yaşayan Adele Wolfe karakteri de kitaba farklı bir pencereden bakmak isteyen okurların ilgisini çekecektir. Ne yazık ki erkekleri yücelten Nazi Almanyasının kadınlara dayattığı, politik ve akademik çevrelerde yeri olmayan, sosyal hayatta yok hükmünde, kariyer yoksunu, doğurgan kadın rolü, dünyanın dört bir yanında kadınlarının direnmeye devam ettiği haksızlıkların başında geliyor.
Who are you? (On the inside?) The answer to this question was something Yael had to fight for. Her self-reflection was no reflection at all. It was a shattered mirror. Something she had to piece together, over and over again. Memory by memory. Loss by loss. Wolf by wolf.
Birkaç noktada daha incelikli işçilik beklemiş/ummuş olsam da yazarın araştırdığı, düşündüğü, yazdıklarının üstünden geçtiği, velhasıl çalıştığı ortada. Kitabın sonuna iliştirilen notunda hazırlık aşamasında dönemle ilgili yaptığı birçok araştırmaya ek olarak Alman ordusunun 2. Dünya Savaşında kullanması için üretilen ve kitapta Yael'in cebinden eksik etmediği 9mm yarı-otomatik Walther P38'i de kullandığını ve karakterlerinin yarışta neler hissedebileceğini bir nebze olsun anlayabilmek için bir hafta sonu çıkıp off-road motosiklet sürdüğünü de belirtmiş.
Yazar notunda, "Bu kitap, özünde kimlikle ilgilidir," diyor ve ırka bağlı üstünlük hissinin absürtlüğünün altını çizmek için Yael'e shapeshifter özelliği verdiğini açıklıyor. Otoritenin toplama kampındaki insanların kimliğini kollarına kazıdıkları sayılara indirgemesi, sorulduğunda Yael'in gerçek yüzünü hatırlayamaması ve vücudunun her zerresi değişse de kolunda bir amaç uğruna yaşamaya devam eden kurt dövmeleri, dünyada ırk farkıyla çalınan tüm kimliklerin de bir hatırlatıcısı olarak karşımızda.
Şu bir gerçek ki içinde yaşadığımız dünyanın bir zamanlar nasıl olduğunu bilmemiz ve bunun için de okumamız gerekiyor. Araştırarak, okuyarak, düşünerek, hissederek geçmişten ders çıkartmalıyız. Wolf by Wolf, genç okura bunu öğütlüyor.
Puan: 5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder