34. İstanbul Kitap Fuarı, kitap severlerin büyük bir kısmı için mutlu anılara vesile olmuştur. Fakat hepsi için aynı şey söz konusu değil.
14 Kasım Cumartesi günü henüz on üç yaşında bir çocuk kitap almak için Can Yayınları standına gidiyor. Ne oluyorsa artık stand görevlileri birden çocuğu hırsızlıkla suçluyor ve gömleğini çıkarttırıp herkesin önünde üstünü arıyor. Sonuçta yabancı gözlerin önünde acımasızca hırpalanan çocuğun hırsızlık yapmadığı ortaya çıkıyor. Ancak görevliler bir özür bile dilemiyorlar. Üstüne çocuğa sözleriyle eziyet etmeye devam ediyorlar.
Peki, bu stand görevlilerini kim görevlendiriyor? Asıl "görevli" ve dolayısıyla sorumlu kim?
Peki, bu stand görevlilerini kim görevlendiriyor? Asıl "görevli" ve dolayısıyla sorumlu kim?
O gün orada değildim. Çoğunluk gibi ben de olayı sosyal medyadan öğrendim ve çok üzüldüm. Toplumu ilgilendiren olaylardaki duruşuyla takdirimi kazanan ve edebiyatla birlikte anılan bir yayınevine kesinlikle yakıştıramadım, hayal kırıklığına uğradım.
Olayın sosyal medyada yankı uyandırmasının ardından Can Öz, aşağıdaki açıklamayı yapmış:
Yeterli mi?
Yaşananları unutturur mu?
Kırılan tek bir kalbi onarır mı?
Beni burada asıl etkileyen okurların el birliğiyle o yok yere tartaklanan, utandırılan, ağlatılan küçük çocuğa kol kanat germesi.
Daha geçenlerde bir programda popüler bir yazarımız fuara katılan insanlardan gururla bahsediyordu. Onlara "ülkenin aydın kesimi" diyordu. Lütfen herkes ona göre davransın ve kıymetini bilsin. Çünkü biz gerçekten de bu ülkenin geleceğini ancak bu eli kitap tutan güzel insanlara emanet edebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder