vampirellanin guncesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vampirellanin guncesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan 2016 Salı

Tag: Yak, Yeniden Yaz, Tekrar Oku

Sevgili PeriodicLibrary'nin daveti üzerine "Yak, Yeniden Yaz, Tekrar Oku" etkinliğine katılıyorum. Siz de katılmak isterseniz cevaplarınızı bize ulaştırabilirsiniz. 



Kurallar:


  1. Okuduğun kitaplardan rastgele üç tanesini seç.
  2. Seçtiğin kitaplardan hangisini yakacağına, yeniden yazacağına ve tekrar okuyacağına karar ver.
  3. En az üç tur tamamla.

24 Ocak 2016 Pazar

Yeni Kitap: Truthwitch (by Susan Dennard)

Sarah J. Maas'in "anında klasik olacak" dediği Truthwitch, genç yetişkinler için yazılmış yeni ve ilgi çekici high fantasy'lerden biri.


Üç krallık tarafından yönetilen bir kıtada bazıları büyülü güçlerle doğmaktadır. Safiya da yalanı anında ayıklayabilen bir cadıdır. ("Truthwitch" adından beklendiği üzere.) Çoğunun uğruna cinayet işleyeceği kadar özel olan bu gücü ise herkesten saklamak zorundadır.
It wasn’t freedom she wanted. It was belief in something—a prize big enough to run for and to fight for and to keep on reaching toward no matter what.
Nasıl?
İlginizi çekti mi?

Dört kitaplık bir seri olarak tasarlanan Witchland'in ilk romanı Truthwitch, yurtdışında iki hafta önce okurlarla buluştu ve olumlu yorumlar alıyor.

16 Ocak 2016 Cumartesi

İnceleme: Wild Reckless

Ginger Scott'ın geride bıraktığımız sene içinde Goodreads Choice Awards'ta finale kalarak gündeme gelen kitabı, "karşı konulamayan bad boy" formülünü kullanıyor ve tüm uyarılara rağmen Owen'a vurulan Kensington'ın hikayesini anlatıyor.




Kitabın çarpıcı giriş bölümünde panayırda gördüğümüz Owen Harper'ın çocuk aklında sonsuza dek yer edecek bir trajediyi okuyoruz. Hemen ardından yıllar sonrasına yolculuk yapıyor ve Owen'ın hem yeni kapı komşusu hem de yeni okul arkadaşı olan Kensington'ın ağzından öykünün günümüzde geçen kısımlarını okumaya başlıyoruz.

Bu hikayede Kensington'la Owen neredeyse nefretten aşka giden bir yolu takip ediyorlar. Araları bir çok sıcak, bir çok soğuk. Örneğin; birbirlerine ısınmaya başladıkları sırada Owen kasabada yine panayır kurulacağını öğreniyor ve buharlaşıyor. Kendini tekrar gösterdiğinde ise kucağında bir kız oluyor. Kensington elbette öfkeleniyor ve Owen'a tavır alıyor ancak bu olayın hemen ertesinde arkadaşlarıyla panayıra gittiğinde Owen'ı da orada bulunca hiçbir şey olmamış gibi flört etmeye başlıyorlar.

Owen, şu bildiğiniz kötü çocuklardan biri ve bildiğiniz diğer tüm kötü çocuklar gibi onun da kötülüğünün illa ki sebebi var. Çok içki içmesinin, yasadığı yarışlara katılıp deliler gibi hız yapmasının, okulu kırmasının, sürekli farklı farklı kızlarla birlikte olmasının, hakkında çıkan ve yalanlamadığı onca kötü dedikodunun... Evet, hepsinin bir sebebi, bir mazereti var. Kensington zamanla bunları bir bir öğreniyor ve onun "aslında söylendiği kadar kötü olmadığına" karar veriyor. Tabii ki bu formülün üzerinden giderek "page turner" yaratabilen yazarlar da gördük. (Akla bu noktada Abbi Glines geliyor.) Ancak kitabın tek sorunu bu değil.

18 Kasım 2015 Çarşamba

Fuardaki Can Yayınları Standında Neler Oldu?



34. İstanbul Kitap Fuarı, kitap severlerin büyük bir kısmı için mutlu anılara vesile olmuştur. Fakat hepsi için aynı şey söz konusu değil. 




14 Kasım Cumartesi günü henüz on üç yaşında bir çocuk kitap almak için Can Yayınları standına gidiyor. Ne oluyorsa artık stand görevlileri birden çocuğu hırsızlıkla suçluyor ve gömleğini çıkarttırıp herkesin önünde üstünü arıyor. Sonuçta yabancı gözlerin önünde acımasızca hırpalanan çocuğun hırsızlık yapmadığı ortaya çıkıyor. Ancak görevliler bir özür bile dilemiyorlar. Üstüne çocuğa sözleriyle eziyet etmeye devam ediyorlar.

Peki, bu stand görevlilerini kim görevlendiriyor? Asıl "görevli" ve dolayısıyla sorumlu kim? 

O gün orada değildim. Çoğunluk gibi ben de olayı sosyal medyadan öğrendim ve çok üzüldüm. Toplumu ilgilendiren olaylardaki duruşuyla takdirimi kazanan ve edebiyatla birlikte anılan bir yayınevine kesinlikle yakıştıramadım, hayal kırıklığına uğradım.

11 Kasım 2015 Çarşamba

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #21: Yakuza 4

Yakuza serisiyle tanışmayan oyun severlerin aklında genellikle tek bir düşünce oluyor: Grand Theft Auto'nun Japonya'da geçen versiyonu. Bu fikrin gerçekle pek örtüşmediğini ise oyunu oynamaya başladığınız anda anlıyorsunuz.



Yakuza 4 ilk bakışta open-world sandbox oyunu gibi görünse de aslında RPG elementleriyle zenginleştirilmiş bir action adventure. Ancak yirmi küsur saat alan, temponun hiç düşmediği, U-dönüşleriyle süslü çok katmanlı hikayesini bitirdiğinizde sandbox olarak özgürce oynamaya hak kazanıyorsunuz.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

İnceleme: Kağıttan Kentler



Okuduğumuz romanların büyük bir kısmında yıldız baş karakterdir. Sahne onundur. Hep en önemlisi onun ne düşündüğü, ne dediği ve ne yaptığıdır. Ancak bu kitabın yıldızı baş karakteri değil. Margo. Okura, ona vurulan/etkisinde kalanlardan biri olan Quentin'in bakış açısıyla sunulan fikriyle ifade edersek, emrine amade hayranlarıyla, okulun sürüden ayrılan özgür ruhlu popüler kızı. Kitabı bir kere okuduktan sonra illa ki bir yerlerde kullanacağınız "kağıttan kentler" de başkasının değil, onun müthiş tespiti. Özünde Margo, hatırlanma potansiyeli yüksek, kanlı canlı bir karakter ancak fikrinin ne kadar gerçeğiyle örtüştüğünü görmek için kitabı baştan sona okumanız gerekiyor.

Biz yürürken kalabalığın arasında Margo'ya ara sıra bakmaya devam ettim; hızlı, anlık fotoğraflar: Ölümlüler Geçip Giderken, Kusursuzluk Olduğu Gibi Duruyor başlıklı bir fotoğraf sergisi.

Şimdi her şeyi bir yana bırakıp yazarın karakter yaratmadaki takdire şayan başarısından bahsetmek istiyorum. Sadece Margo değil, Quentin'in birlikte çokça vakit geçirdiği arkadaşları - hormonlarıyla başı besbelli dertte olan Ben ve entellektüel birikimiyle göz dolduran Radar - sahici karakterler ve kitabın eğlenceli yapısını temelden destekliyorlar. Söz gelimi bir liseye gitsek, benzerlerine rastlayabiliriz. Bir Amerikan kasabasında bir Amerikan lisesine gitsek büyük olasılıkla rastlarız. Neticede yazarın yazdıklarını deneyimlediği, içinde büyüdüğü ve hala içinde bulunduğu, soluduğu atmosferden ayırmak mümkün değil. Ancak biz zaten milyonlar gibi Amerikan olmadan Amerikan kültürüyle büyüdük ve bu kültürün inkar edilemez etkisiyle yaşıyoruz. Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, okuduğumuz, izlediğimiz her şeyden belli. Bu nedenle okurken aslında hiç yabancılamıyoruz.

İnsanların birbirini pek de sevmediği bizim buralarda (çünkü yapacak daha önemli işlerimiz var) Quentin'in kurduğu bu derin bağlara imrenmemek elde değil. An geliyor arkadaşlarından birinden, arkadaşlıklarından şüpheye düşüyor. Ancak yazar, kitabın sonlarında doğru yaptığı manevrayla aslında şüpheye yer olmadığının altını çiziyor.

Kitap ayrıca bahsetmeden geçilemeyecek derecede edebiyatla dolu. Quentin'in keşfedeceğiniz bir sebeple elinden düşmeyen kah masasında duran kah yatağına konan, hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelen Walt Whitman kitabı gibi. Şairin şiirindeki "çimen" metaforu gittikçe hikayenin kendi metaforuna dönüşüyor çünkü Quentin, Margo'ya fiziksel olarak yaklaşmadan önce zihnen yakınlaşmak, onu daha iyi okumak için attığı her adımda aslında kendi özünü de keşfediyor ve içinde bulunduğu duruma anlam vermeye başlıyor. İlk başlarda anlamsız gelen "çimen" dev yapbozun parçaları tamamlandıkça anlamına kavuşuyor.

AŞAĞIDAKİ KISIM SPOILER İÇERİYOR.

Şimdi gelin kitabı tadını çıkartmak için biraz daha derinlere inelim.

Onca çileden, onca zahmetten, onca uykusuz geceden sonra kavuşulan Margo'dan bahsedelim. Fikri ve gerçeğiyle. Tüm kitap boyunca, "güvenilmez anlatıcımız" bize onu kendi gözüyle gördüğü, kendi hayalinde canlandırdığı şekliyle anlatmıştı. İpuçlarını topladıkça, parçaları birleştirdikçe aslında Margo'nun göründüğünden ne kadar farklı olduğunu ve artık göründüğü gibi olmaktan ne kadar yorulduğunu keşfettik. Hala nefes alıyor mu yoksa çoktan bir ağacın altında tıpkı o birlikte buldukları adam gibi ardında kabuğunu bırakarak bu diyardan ayrılmış mı diye merak ettik. Quentin, tüm yol boyunca elimizden tuttu. Tüm yol boyunca hayalinde yarattığı Margo ile aslında yeni yeni tanımaya başladığı Margo arasında gidip geldi, zihnindeki karmaşa sayfalardan taştı ve bize de bulaştı. Sonunda aradığını bulduğunda ise... Her şey hayal ettiği/ettiğimiz gibi miydi?

Margo bulunduğunda, hikayenin doruk noktasında, o aydınlanma anında aslında hisleri, iç dünyası Quentin'in kafası kadar karışıktı. Çekip gitmenin özlemiyle yanıp tutuşmuş, sonunda tüm ayrıntılı planlarına rağmen ansızın herkesi ve her şeyi (sonradan özleyeceklerini) ardında bırakıp içindeki o ihtiyacı karşılamak için gitmiş olsa da anlatmaya, açıklamaya içten içe gönüllü. Belki kilisede bir günah çıkartma ayini gibi. "Beni affet," demek istedikleri var ve ilgisiz ebeveynlerinin gözetiminde yaşamış, hayatını sığlığından emin olduğu uğraşlarla yine sığlığından emin olduğu sıfatları kazanmak için yaşamış, kendi tabiriyle bu kağıttan kentte yaşayan kağıttan kızın aslında istediği özünde "anlaşılmak". Geride bıraktığı şiir kitabında geçen bir dize gibi.

Sonra Margo'nun elinde bir Sylvia Plath kitabı görüyoruz. O, intiharı dün seçmediği gibi yarın da seçmeyecekti. İntihar, hayatın kendi gözüyle gördüğü, kendi ruhunda hissettiği anlamsızlığına, absürtlüğüne boyun eğmek olurdu. Evet, pes ediyorum demekti. Margo ise pes etmemek için belki de kaçmayı, yeni bir yerde yeni bir başlangıç yapmayı tercih etmişti yolun başında. Tüm dengesizliğine, tüm saçmalığına rağmen, kağıttan bir kıza dönüşmüş olsa da bu hayatı yaşamak istiyordu çünkü alternatifinin daha iyi olacağını, bir şeyleri sonunda çözüme kavuşturacağını hiç sanmıyordu. Bu nedenle elindeki kitaptan okuduğu alıntıyla kendini ifade etmeye çalışmıştı.

Ardından gelen kitabın belki de en çarpıcı anı, Margo'nun tırnaklarını toprağa geçirdiği, toprağı kendini adayarak avuç avuç kazdığı, kendi mezarını kazdığı an. İçine gömdüğü defteri, defter formundan çıkıyor artık o noktada, çok daha fazlasına, çok daha farklısına dönüşüyor. Bir zamanlar yaşadıkları, bir zamanlar düşündükleri, bir zamanlar olduğu ve olmasını hayal ettiği her şey. Tüm o planlar, tekrar tekrar yazılan hatta kimse okuyamasın diye "çapraz yazılan" sözcükler. Kendi "fikri". Sonra bu görevde de gönüllü ortağı Quentin'le birlikte kazmaya devam ediyorlar. Toprağın içine gömülen defterle, John Green aslında tüm o fikri gömdürüyor. Artık okuyucu da gerçekle, o ilk başlarda sunulan, çok daha parlak, çok daha "larger than life" fikrin ayrımını acı çekerek, bin bir zorluktan geçerek o ana ulaşan, o anı yaşayan Quentin gibi idrak edebiliyor.

SPOILER İÇEREN KISIM BİTTİ.


Kağıttan evlerinde yaşayan bütün şu kağıttan insanlar, kendilerini ısıtmak için geleceği yakıyorlar.

Kitaplar, insana insan olduğunu hatırlatır. Kitaplar, insana insanı anlamayı öğretir. Bir de kitaplar, bizi içimize döndürür, hislerimize tercüman olur. "İşte bu!" dersin okurken, "tam da bu işte." Tıpkı Margo'nun Sylvia Plath'e tutunduğu gibi tutunursun bazen... Bu kitabı okurken birçok kez hissettiğim şeylerin tercümanı oldu John Green. Kitabımın birçok sayfası işaretli, çizili, boyalı. İşte bu nedenle de benim için saklanacak, bir başka zaman en az bir kez daha okunacak kıymetli bir metin.

Puan: 5

9 Ekim 2014 Perşembe

"Book Challenge Tag" (Mim X 2)

Bu etkinliği yapmam için iki arkadaşım tarafından seçildim: Sırasıyla İki Kızın Kitaplığı'ndan Zeynep ve Bookowski-TKKB'den E. Chainey. (Bu nedenle başlıkta "Mim X 2" yazdığını görüyorsunuz.) Onlar için etkiliğe katılmaya karar verdim. 



En baştan belirteyim ben "en" seçmek konusunda pek iyi değilim. Mesela "en sevdiğim kitabı" seçmek aslında mümkün değil ama etkinlik hatırına "aklıma ilk gelen sevdiğim kitabı" yazacağım. 


İşte sorular ve cevaplarım:

7 Eylül 2014 Pazar

"Yeni Ruh" Çekilişi!

İçinizden birine yepyeni bir Yeni Ruh baskısı hediye etmek istiyorum. Kim olacağını belirlememe yardım etmek için ise sadece bu yazının altına "kitabı neden okumak istediğinizi" yazmanız yeterli.



Hepsi bu kadar. Gerçekten.

Bol şans! = )

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Yeni Kitaplar: Vanishing Girls (by Lauren Oliver)

Loliver'ın kız kardeşlere ve küçük kasaba sırlarına dair yeni kitabı.


Before I Fall/Ben Ölmeden Önce ve Delirium/Deliryum isimli popüler kitapları ülkemizde de yayımlanan Lauren Oliver'ın 2015 ilkbaharında çıkacak yeni romanı Vanishing Girls'ün adına yakışır bir kapağı var.

15 Temmuz 2014 Salı

Kindle'da Kitap Okumanın Faydaları

Şu anda Eleanor & ParkKindle'ımda okuyorum. Hazır e-kitap okuyucumu tekrar elime almışken Kindle'da kitap okumanın artıları üzerine bir liste hazırlamaya karar verdim. Ağustos 2012'den beri Kindle (4th Generation) kullandığımı da belirtip maddelere geçiyorum.

11 Ocak 2014 Cumartesi

SEVDİĞİM Yazarlar: Part I

Biraz da bir süredir severek okuduğum ve kalemine güvendiğim yazarlardan bahsetmek istiyorum. Çünkü hikaye anlatmak çok özel bir yetenek gerektirir ve bu yetenekli insanların kıymetini bilmeliyiz.

David Levithan




Türkiye'de neden hiçbir kitabının yayımlanmadığına anlam veremediğim muhteşem bir yazardır kendisi. Kitaplarında ikili ilişkileri, ayakları üzerinde durmaya çalışan gençleri, mucizevi bir şekilde yolu kesişen çeşitli background'lardan insanları başarıyla işler. Ona göre aşk, yücedir; ırk ya da cinsiyet tanımaz. Şu ana kadar okuduğum kitapları: Every Day ve Dash & Lily's Book of Dares (Rachel Cohn ile birlikte).


Lauren Oliver




"Ben bir şefim. Kitap yazmak da yemek yapmak gibi," diyen Loliver, kafasında canlanan fikirleri—malzemelerini—leziz bir şekilde önümüze sunmasını çok iyi biliyor. = ) Şu ana kadar okuduğum kitapları: Before I Fall/Ben Ölmeden Önce, Delirium, Pandemonium, Requiem ve "Annabel" isimli kısa öyküsü.

7 Kasım 2013 Perşembe

Google Play'de Kitaplar

Google Play'deki kitapları gördünüz mü? Evet, artık Kobo'yla yetinmek zorunda değilsiniz. Tabii çok para harcadığınızda kendinizi kötü hissetmiyorsanız! Çünkü tıpkı Kobo'da olduğu gibi İngilizce kitaplar, bu elektronik mağazaların ABD vitrinlerine kıyasla pahalı. Yabancı kitap severlerle aynı e-kitapları okuyabilirsiniz ama bu aynı ücreti ödeyeceğiniz anlamına gelmiyor maalesef.





Google Play'deki kitaplara Android işletim sistemli akıllı telefonlarınızdan ve tabletlerinizden ulaşabildiğiniz gibi bilgisayarlarınızdan da web sitesini ziyaret edip kitaplara hemen göz atabilirsiniz. Şu anda buna vaktiniz yoksa, genç yetişkin kitaplarına örnek olarak seçtiğim Blood-Kissed Sky'ın mobil sayfasını aşağıda görebilirsiniz. J.A. London'ın 368 sayfalık paranormal romance'ine 12 liraya sahip olmak mümkün.

25 Ağustos 2013 Pazar

Kitap Avı: VG & BuyuluAyrac

Uzunca bir süre önce başlattığım "kitap avları" gerçekten eğlenceli anlara sahne olmuştu. Ben de çeşitli şekillerde bu etkinliği devam ettirdim. Bu sefer ise dost bir blog ile ortalaşa bir kitap avı hazırladık.



İşte BuyuluAyrac ile ortak kitap avımız!


Berfin'in kitaplığımda bulmamı istediği kitaplar:



  1. İçinde mitolojik karakterlerin olduğu bir kitap.

  2. Ölülerle konuşulan bir kitap.

  3. Yatılı okulda geçen bir kitap.

  4. İrlanda'da geçen bir kitap.

  5. Ana karakterin kızıl saçlı olduğu bir kitap.

22 Ağustos 2013 Perşembe

Maria V. Snyder'dan İmzalı

Thank you, Maria.
Ülkemizde de yayımlanan fakat henüz okumadığım Study/Usta serisindeki tüm kitaplarım artık imzalı. Bunlara ek olarak, yazarın yeni kitabı Storm Watcher'ın da imzalı ARC kopyasını dün arşivime kattım. Birlikte göz atalım mı?




7 Ağustos 2013 Çarşamba

Okuma Listesi: "Anna'nın Vampir Günlüğü" (by Angela Sommer-Bodenburg)

Ölümsüz dostum Rüdiger von Schlotterstein'ın kız kardeşi Anna'ya özel bir kitap!


c94e7f05-2173-4153-abb7-840564798a2e


Bu kitabı D&R'ın web sitesinde görünce ne kadar sevindiğimi anlatamam! İlköğretim yıllarında tanıştığım Der kleine Vampir/Küçük Vampir serisinde Anna'nın da özel bir yeri vardı. O süt dişleri dökülmeden vampir olmuş ve sonsuza kadar süt ve süt ürünleriyle beslenmesi gereken tatlı bir kızdı. Şimdiyse sıra günlüğünü okumaya geldi. Muhtemelen ilk ve tek aşkı Anton'dan bahsediyordur. = )


27 Haziran 2013 Perşembe

Tag: Kitaptan Beyaz Perdeye

Bu etkinlikte, film uyarlamasını izlemek istediğimiz, "Keşke filmi çekilse!" dediğimiz beş kitabı sıralıyoruz. An itibarıyla çekilen ve merakla beklediğiniz kitap uyarlamalarını da listemize ekleyebiliriz.


kitaptan-beyaz-perdeye


Katılmak istersen, konuyu blogunda işleyebilirsin.
Blogun yoksa, cevaplarını yorum olarak gönderebilirsin.


29 Nisan 2013 Pazartesi

İnceleme: Dancing in the Dark



Düşük dereceli spoiler alarmı.

Son derece katı kuralları olan Haredi Yahudi toplumunun saygın üyelerinden Cohenların 12 yaşındaki kızı Yehudit (kısaca Ditty) ilk kez izlediği günden itibaren bale öğrenmek istiyor ve bunun için her şeyi göze alıyor. Bu gözü karalığı ve azmi sayesinde ailesinin yasakladığı seküler dünyaya gizlice adım atıyor ve hayata bakış açısı değişiyor.

18 Mart 2013 Pazartesi

Tag: Kitaplarla Dünya Turu

Bu yeni etkinlikte, kitaplığımızdaki kitaplara farklı bir açıdan yaklaşıyoruz: Nerede geçtiklerine bakıyoruz. Kitaplarla Dünya Turuna katılmak istersen, kitaplığında farklı mekanlarda geçen 7 kitap bulmalısın. (Hepsi ABD sınırlarında geçiyor olabilir ama eyaletleri ya da kentleri belirtmelisin.)


kitaplarla-dünya-turu_VampirellaninGuncesi


Katılmak istersen konuyu blogunda işle,
blogun yoksa cevaplarını yorum olarak gönderebilirsin.




  1. Venom/Karanlık Sular: Venedik, İtalya.

  2. Tiger's Curse: Bombay, Hindistan.

  3. Clockwork Angel/Mekanik Melek: Londra, İngiltere.

  4. Evermore/Ölümsüz: California, ABD.

  5. Crank: New Mexico, ABD.

  6. Hush, Hush/Fısıltı: Maine, ABD.

  7. Beautiful Creatures/Muhteşem Yaratıklar: South Carolina, ABD.


Tüyolar:

  • Biraz yardıma istersen, şuradan listeye göz atabilirsin.

  • Herhangi bir kitabın Goodreads sayfasındaki "settings" bölümüne bakabilirsin. Örneğin; Shiver/Ürperti Minnesota, ABD'de geçiyor ve bu bilgi, belirttiğim kısımda aynen yazıyor. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...