VampirellaninGuncesi Presents... Heathcliff!
Söz konusu aşksa, henüz aşkı tatmamış bir insanın dileyebileceği en yüce şey, herhalde birilerinin çıkıp onu Heathcliff'in Cathy'yi sevdiği kadar çok sevmesidir.
Heathcliff, ölümsüz aşkın, tutkunun ve intikamın sembolüdür. Onun Cathy'ye duyduğu ebedi aşk ve sonsuz bağlılığı bu dünyanın sınırlarını aşar ama o, kendine acı çektiren herkesten öç alarak tattığı zehirden de elini çekmez. Sonunda ölüm üzerine kara pelerini atarken, kavuşacağı kişi Cathy'si ise, bu dünyadan büyük bir mutlulukla ayrılır. Yüzünde herkesi şaşırtan bir tebessümle.
O, romantik bir kahraman, bir şövalye değildir ve bunu bizzat kendisi dile getirir. Onu, Bay Darcy ya da Romeo Montague ile kıyaslamak haksızlık olur. O, kusurları olan, hayatının büyük bir bölümünde hor görülen ve sonunda kendi tırnaklarıyla bir yere gelen etten kemikten bir insandır; bulutların ardında filan değil "gerçek dünyada" outsider hayatı sürer. İşte bu yüzden, ne zaman Wuthering Heights/Uğultulu Tepeler'i okusak, okuduğumuzun bir kurgu eseri olduğunu unutup bir yerlerde onun gerçekten yaşadığını hissederiz. Acılarına ortak oluruz ve bir gün başka bir alemde kendisi gibi vahşi ve özgür ruhlu Cathy'si ile mutlu olmasını dileriz.