Uzun bir geçmişi olan Final Fantasy gibi serilerin hala başarılı olmasının sırlarından birinin de nostalji hissi yaratması olduğunu söylüyorlar. Emily Is Away de bizi alıp geçmişe götüren oyunlardan.
2000li yıllara dönüyoruz. O günlerin popüler işletim sistemi Windows XP ekranı yine kendine has sesiyle bizi karşılıyor. Oturum açıyoruz ve sonrasında karşımıza AIM geliyor. Kullanıcı adımızı ve ismimizi yazdıktan sonra bağlanıyoruz. Arkadaş listemizdeki ilginç kullanıcı isimlerine bakarken birden "onun" bizimle yazışmaya başladığını fark ediyoruz. Bu fırsat kaçar mı? Hemen cevap veriyoruz ve işte her şey böyle başlıyor.
"Lisenin bitmek üzere olduğuna inanamıyorum," diyor Emily. Kimsenin memnun olmadığı, artık beynelminel bir gerçek olarak adlandırılabilecek "lise berbattır" muhabbetine girebiliyorsunuz. Sonra size üniversitede ne okuyacağınızı soruyor. Onun da seçeceği bölüm hakkında düşünmeye başladığını fark ediyorsunuz. Sorun şu ki liseden sonra kopacaksınız. Araya mesafeler girecek. En önemlisi de araya hayat girecek. Herkesin bambaşka insanlarla birlikte olması ve sonunda bambaşka bir insana dönüşmesi an meselesi.
Chat simülasyonu ile adventure tadı veren oyundaki gameplay bekleneceği üzere oldukça basit. Mesajlaşma ekranındaki üç seçenekten birini seçip klavyedeki herhangi bir tuşa bastığınızda karakteriniz yazmaya başlıyor. Her harf için bir vuruş gerekiyor ve bu da sanki siz yazıyormuşsunuz gibi bir illüzyon yaratıyor. Ancak karakteriniz robotlaşmıyor ve bazen sizi şaşırtarak seçtiğiniz cümleleri değiştiriyor ya da hiç yazmayıp kafasına göre bir şey yöneltiyor. "Sen benim en iyi arkadaşımsın," yerine çok fazla anlam yüklenemeyecek şekilde, "Sen benim en iyi arkadaşlarımdan birisin," yazması gibi. Ya da, "Seni bu yaz görebilecek miyim?" yazmasını istediğinde tüm cümleyi silip ödevlerden bahsetmesi gibi.
Yapımcı Kyle Seeley, bir saatlik kısa bir sürede oyuncuyu gençliğine götürüyor. İçi kıpır kıpır ettiren o heyecanı ve ürperten gelecek korkusuyla o yol ayrımında hissettiklerini hatırlatıyor. Şimdi bunları yazarken bile Beyoğlu'ndaki okulumun son gününde pencerenin pervazında oturup bahçeye baktığım o anı hatırlıyorum.
Kimilerine tüyler ürpertici gelecek ama bir anlığına durup Facebook öncesi döneme bir bakalım. F.Ö. dönemde, evet çok, çok eskiden, sanal alemde insanlarla temasa geçmek istiyorsan chat yapardın. Yazardın, silerdin, düşünürdün, tekrar yazardın. Arkadaşlarınla, sevgilinle ya da sevgilin olmasını istediğin kişiyle böyle etkileşime geçerdin. Bizi bugün alıp o eski günlere götüren Emily Is Away, kurgusuyla birlikte yaratıcı, sıradışı ve zekice. Bu nedenle oynanmayı bekleyen tonlarca oyun olsa da insanın kendini bu mavi chat penceresine kaptırması ziyadesiyle kolay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder