11 Eylül 2012 Salı

İnceleme: Dante's Girl

Küçük bir ülkenin başbakanının oğluyla Kansaslı çiftlik kızı birbirlerine aşık olabilirler mi? Kitapta geçen, inanması son derece güç olayları aklına getirdiğinde, böylesi bir aşkın bile imkan dahilinde olduğunu düşüneceksin.




Londra'da, Milli Güvenlik Teşkilatı'nda çalışan babasını ziyaret etmek için Kansas'daki çiftlik evinden çıkıp, yola düşen Reece, erkeksi ismi dahil birçok özelliğinden memnun olmayan, kendini "komşu kızı tipli" olarak tarif eden, sıradan ve umutsuz bir genç kız olarak tanıtılıyor. Tam da romantik komedi filmlerinde olacağı şekilde, havaalanında karşılaştığı, daha sonrasında Caberra başbakanının oğlu olduğunu öğreneceğimiz mitolojik yakışıklıları andıran Dante'ye vuruluyor.



Hani okulda iki genç birbirine çarpar, kitaplar etrafa saçılır ve aralarında bir çekim doğar ya işte havaalanında Reece ile Dante'nin tanışması da benzer bir şekilde gerçekleşiyor. Fakat akabinde birlikte Londra'ya uçamıyorlar. Beklenmedik bir acil durum oluştuğunda, korumaları tarafından, terörist saldırısı ihtimaline karşı apar topar uçaktan indirilen genç "prens", yeni tanıştığı Reece'i uçakta yalnız bırakmak istemiyor. Bu durumda, birlikte Londra uçağından iniyor ve özel bir uçakla Yunanistan yakınlarında olduğu belirtilen Caberra'ya uçuyorlar. Daha sonrasında, havayolları normal seferlerine devam edene kadar Reece'in Caberra'da kalacağını öğreniyoruz.

Reece, Dante ile geçirdiği vakit boyunca, daha önce denemediği şeyleri deneyimliyor, tadını bilmediği yemekleri yiyor. Tüm bu süre boyunca da ikili medyanın ve halkın odak noktasında oluyor. Kendini Prens William ile birlikteymiş gibi hissettiğini belirten genç kız, bu denli ilgiye alışkın olmadığı için magazin muhabirlerinin ağına kolayca düşüyorlar. Dahası, aile büyükleri tarafından baş göz edilmek istenilen Dante ve Elana'nın zoraki ilişkisi de Reece'in canını sıkıyor.

Kitabın not kırdığım noktalarına değinecek olursam, evvela "inanması zor" bazı yan karakterlerden bahsetmem gerek. Son derece güzel ama bir o kadar da kötü Elana, Amerikanlardan nefret eden ve saf kötülükten oluşuyormuş gibi lanse edilen Nate gibi klişe ve tek düze karakterler, kitaptan aldığımız zevki baltalayan unsurlar. Karakterler bir yana, Dante'nin başına öyle şeyler geliyor ki hala hayatta olması normal şartlarda imkansız olurdu. Sadece suikastten değil, feci bir araba kazasından da bahsediyorum. Bir nevi "Öldürmeyen Allah, öldürmüyor!" vakası. Bu olayların, kısa süre içinde art arda gelmesi de son derece absürt ve garip. Fakat yazarın üslubu yine de metni okutmayı ve geçen süre  boyunca yer yer gülümsetmeyi başarıyor. Elimizdeki kitap, Harlequin'in beyaz dizisi gibi; kesinlikle mantık aranacak bir roman değil ama okurken eğlendirebiliyor.

Puanı: 2 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...