Türkçe baskısı 506 sayfa olan, upuzun bir roman Başlat-Ready Player One. 2045'de yaşandığı belirtilen olayların %95'i sanal alemde geçiyor. OASIS adı verilen dünyanın en önemli yazılımında, okul, iş, eğlence, televizyon, haber kaynakları ve sosyal medya bir arada sunuluyor. Artık kimsenin OASIS bağlantısını kesmeye ihtiyacı yok, hala gidermek zorunda oldukları yemek yemek gibi insani ihtiyaçları söz konusu olduğunda ise ufak molalar veriyorlar. İşte böyle bir dünyada tam bir 1980'ler nerd'ü olan Wade/Parzival ile tanışıyoruz.
Herkesin yarattığı avatarla istediği kişi olabildiği OASIS, hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir yazılım. Sadece MMORPG olarak düşünüldüğünde dahi şu ana kadar yaratılan tüm oyunlardan daha geniş ve kapsamlı. Oyuncular taktıkları gözlükler, eldivenler ve tüm vücutlarını kaplayan özel tulumlar sayesinde üst düzeyde bir oyun deneyimi yaşayabiliyorlar. Artık insanlar gerçek dünyada varlıklarını zar zor sürdürebildikleri için OASIS harika bir kaçış bileti sunuyor.
Macerayı tetikleyen olay, OASIS'deki sanal dünyayı da kurtarmayı içeren, büyük ödüllü bir yarışma oluyor. Gerçek dünyaya da kısmen taşan bu zor yarışta, insanların bu ödül uğruna neler yapabileceklerine şahit oluyoruz. (Hoş, biz üç kuruş için cinayet işleyenlerin yaşadığı bir dünyadayız; pek kimseyi şaşırtmayacaktır.) Yine bu maceranın içinde Wade'in dostluk, sevgi ve gerçek dünya hakkındaki görüşlerinin olgulaşmasını da takip ediyoruz. Yani, elimizdeki kitabın didaktik mesajlar da içerdiğini belirtmeliyim.
Kitabın, günümüz okurlarını yıldırabilecek yönünden de bahsetmek istiyorum. 1980'lerdeki oyunlar, yayımlanan çizgi romanlar, TV dizileri, kenarda köşede kalmış filmler, dönemin popüler şarkıcıları/grupları... Bunlar ilginizi çekiyorsa sıkılmadan okuyacaksınız. Fakat ilginizi çekmiyorsa ve pek bilginiz yoksa, o zaman kitaptan soğumanız mümkün.
Yaratılan gerçek ve sanal dünya oldukça özenli ve üzerinde düşünüldüğü her sayfada belli oluyor. Diğer yandan, belirttiğim gibi roman herkese hitap etmeyecek 1980'ler referanslarıyla yüklü ve bazen yaşanan olaylara hayal gücü desteğiyle dahi inanmak zorlaşıyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında, ortaya benim için üç buçuk puanlık bir roman çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder