3 Temmuz 2014 Perşembe

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #10: Bir Klasik: Broken Sword


Kariyerinde başarılara imza atmak isteyen Fransız foto muhabir Nico Collard, milli kahraman gözüyle bakılan devlet adamı Pierre Charcon tarafından Palais-Royale'e davet edilir. Tam tanıştıkları sırada arka odadan gelen patırtıyı duyan Charcon gider ve bir daha geri dönemez. İşte klasik adventure serisi Broken Sword böyle başlıyor.

Serinin ilk oyunu Broken Sword: Shadow of the Templars - The Director's Cut'ta aslında Nico'dan çok meraklı Amerikalı George Stobbart'ı kontrol ediyoruz. Oyun Nico'nun bir nevi şahit olduğu tek bir cinayetle açılıyor ama aslında amaç oyunun adından da anlaşılacağı üzere Tapınak Şövalyeleri'yle ilgili birtakım sırlara vakıf olmak. Bu nedenle, Stobbart'ın yanında dünya haritasında çeşitli ülkelere gidip ipuçlarını topluyoruz. Bazen İspanya'da bir lanetin, bazen Suriye'de bu gizli örgütün peşine düşüyoruz. Oyun baştan sona esprili bir tona sahip, yol boyunca sık sık absürt durumlar yaşanıyor ve aksanlar ağır. Bazen kahkaha atabilirsiniz. Genel anlamda gameplay kalitesi, karakterleri, konusu ve anlatımıyla, macera oyunu böyle olur dedirtiyor.



Öncelikle, oyuncunun ilgisini çekecek ve bu ilgiyi üzerinde tutmayı bilecek bir hikaye ve plastik olmayan, kanlı canlı karakterler gerekiyor. Birden fazla karakter varsa, aradaki kimya da çok önemli. Nico ile George, takışsalar da aradaki kimya harika. Tapınak Şövalyeleri ve suikastçılarla ilgili konu ise tabii ki her daim güncel kalan cinsten. Tek bir mekana bağlı değiliz ve gezdiğimiz, gördüğümüz mekanlar yine konuyla alakalı.

Macera oyunlarında hatta tüm oyunlarda pek sevimsiz bulduğum "timed puzzle" olayı bu oyunda yok. Karşılaştığınız puzzle'ları sakin kafayla ve istediğiniz kadar düşünerek çözebiliyorsunuz. Bir konuda alelacele karar vermeniz ya da birkaç saniyede bir kilidi açmanız istenmiyor. (Hatırlıyorum da Nancy Drew oyunlarından birkaçını bu sıkıcı timed puzzle'lar nedeniyle yarıda bırakmıştım.) Oyunda takıldığınız yerlerde not defterinize yazdıklarınıza bakabilir ya da ipucu isteyebilirsiniz. Gerçi oyunun çoğunu akla mantığa aykırı bir şey yapmadan geçirdiğiniz için ipuçlarına sadece birkaç kez ihtiyaç duymanız da olasılık dahilinde. Kabul, bazı bölümler saçmaydı. Şu kebap satıcısının olduğu ve sabunla kilit kalıbı çıkarttığımız bölümler gibi. Bu nedenle "çoğunu" diyorum. Gayri resmi ve eğlenceli ton nedeniyle çok göze battığı da söylenemez tabii.

Oyun yaklaşık on saat sürüyor ve oynarken sıkıldığınızı hissetmiyorsunuz. Çünkü konusuna, karakterlerine ve diyaloglarına çok emek verildiği belli oluyor. Buna kaliteli gameplay de eklenince, neden klasik olduğu ve örnek alındığı ortaya çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...