15 Ekim 2012 Pazartesi

Özel Röportaj: Ilsa J. Bick

Thank you, Ilsa J. Bick!



Ülkemizde en çok ilgi gören kitap serilerinden biri de Ashes/Küller. Sosyal medyada hayranlarını görebiliyoruz ve serinin ikinci kitabının okurları heyecanlandırdığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Takipçilerim için bu kendine has özellikleri olan, ayrıksı serinin yazarıyla keyifli bir röportaj yaptım. Şu ana kadar yaptığım en doyurucu röportaj olduğunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bu röportaj, umarım sizleri de benim kadar mutlu eder.

Vampirella: Küller Üçlemesi’ne nasıl başladın; aklına bu fikir nasıl geldi?
Ilsa J. Bick: Eh, bu işe koyulmadan tonla distopya ve post-apokaliptik genç yetişkin edebiyatı okudum ve daima 2 konuda sorun yaşadım: bilim (ya da bilimin eksikliği) ve hikayenin gelişim süreci (yani, işler nasıl kötüye gitti asla öğrenemezsin, sadece işler kötüdür). Bu kitapları yere vurmuyorum; iyi olanlar da var. Sadece düşüncemi belirtiliyorum.

Yani, KÜLLER üçlemesine başlamamı sağlayan fikir, uygarlığı hızla yerle bir edecek, virus ya da ölümcül veba olmayan, akabinde süregelen felaketin etkilerini görebileceğiniz/izleyebileceğiniz bir arka plan tasarlamama izin verecek birşeyler yaratmaktı ve bu, insanların felaketin getirdiği yıkımda ne kadar pisleşebileceğini ortaya çıkartmama izin verecek kadar imkan tanıyordu. KÜLLER’deki EMD’lerle ilgili bilimsel bilgilerin çoğu gerçek. Örneğin; devasa gün ışığı çemberi, tüm yerküredeki elektronik aletleri mahvedebilir ve ben, e-bomba’lardaki EMD’lerin büyük bir problem olduğunu biliyordum. Bir e-bomba kurmak aslında çok basit; geliştirme ve hileyi gerçekleştirecek en doğru noktaya yerleştirmekten ibaret. (Bunun üzerinde yaptığım onca araştırmadan sonra, eminim Ulusal Güvenlik’in gözleri de üzerimdedir.)

Daha “kurgusal” kısım, kitlesel EMD karşısında insanlara neler olacağı noktasında. Bunlar gerçekten yapabileceğin deneyler değiller (gerçi iddiasına girerim ki birileri yapmıştır ama henüz bu konuda konuşmamıştır; askeriye birtakım alengirli işlere meraklıdır). EMD’lerin kümülatif etkisinde kalan hayvanlara garip şeyler olduğu konusunda elimizde kanıt var ve yerkürenin manyetik alanlarıyla oynamanın kuşları derde sokacağı da bilinen bir konu… Yani, ben işleri bir adım daha ileri götürdüm.

Buna ek olarak, çocuk deli doktoru olduğum için sarsıntı geçirmiş beyinde neler olduğunu, hangi yaş gruplarının yüksek risk altında olduğunu ve buna benzer şeyleri anlayabiliyorum. Genç bir beynin, sıfırdan ayarlanan, tekrar denkleştirilen kimyasallar ve işlevler karışımından ibaret olduğunu biliyorum, aynı yaşlanan beynin daha çok kurumuş, küçük bir kuş üzümü gibi olduğunu, taş kadar sabit kalmadığını ama kurumaması için ara sıra ıslatılması gerektiğini bildiğim gibi. Yani, ergenlerimi şekillendirmek—çoğu yetişkin onlara uzaylı gözüyle yaklaşıyor, gerçi—ya da genç karakterlerimden bazılarını nelerin koruyabileceğini keşfetmek büyük çaba gerektirmedi. Görev, onca bilimsel işin, çok fazla dikkat çekmesine engel olmak ve elinize ders kitabı yerine öykü sunabilmeme yetecek kadar belirsizlik yaratmaktı.

Vampirella: Büyük bir distopya hayranı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bizlere en sevdiğin distopya romanlarını söyle.
Ilsa J. Bick: Dürüst olacağım; pek favorim yok, çünkü, gerçekten bana çok iyi bir hikâye anlatan kişi o anda en sevdiğim kitabın yazarı olur. Çocukken de bilim kurgu kitaplarının kurduydum ve o zamanlar favori distopya kitaplarım DUNE gibileriydi. Fakat şimdi bundan bahsetmek bile yaşlı hissetmeme neden oluyor. Buna ek olarak, KÜLLER sadece kısmen distopya; aslında, genel distopya hattında dolanan, apokaliptik ve post-apokaliptik bir roman fakat gerçek bir distopya değil. 

Vampirella: Haydi ana karakterin Alex’den bahsedelim. Alex ile aranda herhangi bir benzerlik var mı?
Ilsa J. Bick: Ah, tabii ki, daha uzun, daha genç ve açık ara daha güzel olmasına rağmen var. Fakat benimle tüm karakterlerim arasında benzerlikler var, ne de olsa onları ben yarattım. ;- ) Paylaştığımız ortak şeylerden biri, ikimizin de uzun yürüyüşleri ve açık havada bulunmayı sevmemiz. Bildiği tüm hayatta kalma yöntemlerini ben de biliyorum. Ve, evet, ben aslında tabancaları seviyorum ve askerlere karşı zaafım var ama bu biraz da orduda bulunduğumdan dolayı.

Vampirella: Gölgeler çok yakında Türkçe olarak yayımlanacak. Bu kitaptan neler beklemeliyiz? Kitabı bize biraz anlatabilir misin?
Ilsa J. Bick: OOOooo, hayır, kimseye spoiler vermek istemem. Haydi sadece işlerin kötüye gittiğini söyleyelim: çok, çok daha kötüye.

Söyleyebileceğim bir şey de, gerçi, GÖLGELER'in çok hızlı başladığı. Birçok kitap serisinde yapıldığı gibi konuyu baştan sona özetlemiyorum, çünkü, derdim hikayeyi anlatmak ve hızlı bir akış sağlamak. Yani, eğer KÜLLER’in hızına yetişemediyseniz ya da okuyalı uzun zaman olduysa, web sitemdeki şu sayfayı ziyaret etmek isteyebilirsiniz: DEMEK KÜLLER’İ BİR SENE ÖNCE OKUDUN. Konuyu etraflıca anlatmıyorum çünkü, kitabı gerçekten okumanın yaşattığı deneyimi başka hiçbir şey sağlayamaz fakat karakterler ve olay hakkında ufak hatırlatmalar yapıyorum ve Birinci Kitabın sonuna kadar varmanızı sağlıyorum.

Vampirella: Birçok yazarın genç yaşta yazmaya başladığını biliyoruz. Sen ne zaman ve nasıl yazmaya başladın?
Ilsa J. Bick: Ah, Tanrım, bu devasa bir konu. Fakat başlar başlamaz söyleyeyim: Ben genç yaşta yazmaya başlamadım. Yazar olmak gibi bir niyetim yoktu. Şimdi bakalım, okudum, devamlı, neredeyse herşeyi okuyup, sindirdim. Fakat kendimi asla bir yazar olarak görmedim. Lisede yazdığım tek şey gerçekten kötü olan epik şiirlerdi.

Fakat hep edebiyatla ilgiliydim. İşin aslı, şunlardan hangisini daha çok sevdiğime karar veremedim: İngilizce ve biyoloji, böylece üniversitede ikisini de okudum. Eğer tıbbiyeye giremeseydim, İngilizce’yi sonuna kadar götürürdüm. Kafamda belli belirsiz bir fantezi vardı: Sarmaşıklarla kaplı bir üniversite binasında, ben de tabii ki ortama uyum sağlayacaktım, tüvit ceket giyecek, bolca kahve içecek, Dickens’ı tartışırken pipo içecektim.

Akabinde sinemaya ve psikanalize ilgi duydum, dolu şey yazmaya ve yayımlamaya başladım. Kurgusal yazına beni iten ise eşim olmuştu. Tüm makalelerimi ve tezlerimin özünde şunların olduğunu gördü: yaratıcı olmak istediğimi belirtmeden yaratıcı bir şekilde eğlenebileceğim bir yol vardı. (Hisleri kuvvetli bir adam fakat sanırım bu uzun sure deli doktoruyla takıldığında ortaya çıkan bir şey.) Özellikle, hep içimde bir Star Trek kitabı yazma arzusu olduğunu anlamıştı. (Evet, doğru; Kirk’ün uğruna ölünecek bir göğsü var.) Böylece, yazmam için bana meydan okudu ve  ben meydan okunduğunda sinmem.

Böylece yazmaya başladım. Altı tane berbat, hak ettiği şekilde yayımlanmayan romanım oldu (gerçi bir tanesi neredeyse yayımlanacaktı) ve yaklaşık otuz, kırk eşit derecede rezil öyküden sonra ilk öykümü yayımlattım ve ödül kazanmıştı (ve ben artık vazgeçmeye hazırdım). Ve adı Trek’di, belirtmek gerekirse. Sevilmeyecek nesi var?

Vampirella: Türk hayranlarına söylemek istediğin herhangi bir şey var mı?
Ilsa J. Bick: Eh, ilk olarak, Türk hayranlarım olmasına şaşırıyorum. Bir gün Nesrin adında çok tatlı bir genç hanımefendi benimle iletişime geçip, sabahımı güzelleştirmeseydi bunu hiç bilemezdim. KÜLLER’e karşı olan coşkusunun o e-postadan taştığını duyabilirdin.  Onun sayesinde, oralarda birçok hayranım olduğunu öğrendim!

Evet, arkadaşlar: bu çok cool bir durum. Yazar olduğunda, günlerin bu küçük odada bir klavyenin üzerinde terleyerek geçiyor. Diğer insanlarla konuşmuyorsun. Diğer bir ruhu görmüyorsun bile. Tek ziyaretçilerin kafandakiler ve onlara da tüm ilgini veriyorsun. Onlar senin dünyan ve onlara kötü şeyler olduğunda sen de ağlıyorsun. O kadar uzaaaak mesafedeki Türkiye’de benim yazdıklarımdan etkilenenlerin ve heyecanlananların olduğunu bilmek benim için… Muazzam bir ödül.

Yani, bunun için hepinize teşekkür ederim. Şu anda ve umuyorum ki gelecekte de, böyle olur, beni okuduğunuz için teşekkür ederim. Ve eğer yayınevim beni bir gün Türkiye’ye gönderirse, arkadaşlarımla tanışmayı çok isterim.

Okumaya devam edin, arkadaşlar. Benimle hayal etmeye devam edin. Söz veriyorum: Sizler için daima en iyisini yapacağım.

*Vampirella'nın notu: Yazarın, röportajda kullandığı, karakterini yansıtan kelimelerine hiçbir şekilde müdahale etmediğimi bilmenizi isterim.

13 yorum:

  1. Kesinlikle harika bir röportajdı. Sanırım Nesrin'i çok kıskandım... Bir yazarın elbette ki çok yönlü olması gerekir fakat bu kadar çok yönü olan bir yazar tanımadım. Her şeyden biraz katmış hayatına, doğal olarak da kitaplarına. Ellerine sağlık Vampirella, o uzunluğa rağmen okumaya doyanadığım bir röportaj oldu. Ve kesinlikle Ilsa'yı çok seviyorum. :)

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler çok güzel bir röportaj olmuş bende küller kitabının hayranıyım umarım 2. kitap hemencecik çıkar:) bu arada yazar çok sıcakkanlıymış çok sevdim:)

    YanıtlaSil
  3. Sanırım bende ona bana böyle güzel şeyler yazdığı için teşekkür etmeliyim.

    YanıtlaSil
  4. ama benim adımı söylememiş :(

    YanıtlaSil
  5. Demek ki kitaba daha çok özen göstermelisin :) :D

    YanıtlaSil
  6. [...] Şuma da bakmanızda fayda var; Özel Röportaj: Ilsa J. Bick ”VampirellanınGüncesi” [...]

    YanıtlaSil
  7. burda küller üçlemesi diyor ancak ben sadece iki kitabını okudum 3. kitabının nerde olduğunu weya adını bilmiyorum lütfen eger cewabını bilen 3. kitabın ismini bilne warsa yazsın belkide 3. kitap yoktur bilmiyorum :(

    YanıtlaSil
  8. Üçüncü kitap var ve adı "Monsters". Fakat henüz yayımlanmadı.

    YanıtlaSil
  9. Kaçıcı okuyuşum bilmiyorum ama dönüp dönüp okuyorum. Gerçekten gerçek bir yazar. = )

    Sana da teşekkürler Vampirella. = )

    YanıtlaSil
  10. Keyifli okumalar, o halde. = ) Sanırım, bu röportaj şu ana kadar yaptıklarım arasında bir numara.

    YanıtlaSil
  11. Cok basarili olmus ve acikcasi Nesrini cok fazla kiskandim keske onun yerinde olsaydim cunku bu kitaba bayildim ve kiz sansin dibine vurmus yani tesekkurler vampirella

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...