kitap serileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap serileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Haziran 2015 Pazar

İnceleme: Yabancı

Cara ile Aelyx'in öyküsünü elime ilk aldığımda, bilhassa kitabın kapak görseline bakarak yoğun bir romantizmle yoğrulmuş liseli aşkından daha fazlasını pek beklemiyordum.




Elbette bu muhteşem baskıdan ve GO Kitap!'ın şahane sunumundan etkilenmemek elde değildi. Metne geçtiğimde beni ilk şaşırtan ise kitabın ne kadar komik ve eğlenceli olduğuydu. Evet, Melissa Landers bilim kurguya meraklı bir kadın ve bize uzayın derinliklerinden bahsediyor ama bunu yaparken eğlendirmeyi de ihmal etmiyor. Başka bir yazarın elinde olsa detaylara boğulabilecek, zihinsel bir aktivite olan okuma eylemi sırasında fiziksel anlamda yorabilecek uzay teması, kitabın esprili dili ve akıcı anlatımıyla keyifli bir okuma deneyimi sunuyor.

26 Eylül 2013 Perşembe

İnceleme: Asunder

Farklı olanın kaçınılmaz sonu.





Asunder, karanlık, kasvetli ve sert bir roman. Şimdiden belirtmem gerekirse, serinin ilk kitabı Incarnate/Ruhsuz ile kıyaslarsak, karakter gelişiminden tutun, yoğun işlenen fantastik öğelere kadar daha komplike, daha heyecan verici ve daha sürükleyici bir kitap.

Karakter gelişimi demişken, serinin ana karakteri Ana'nın başına gelenlerden bahsetmeden olmaz. Aslında, yaşadıklarını anlayabilmek için ise sadece bu dünyada yaşıyor olmak yeterli. Bilinmeyeni, keşfedilmemiş olanı simgeleyen, kendi yaşadığı evrende yeni ve farklı olduğu için taşlanan, hakarete uğrayan ve otorite tarafından ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören Ana'nın yaşadıkları, şöyle bir düşünürsek her gün tanık olduğumuz gerçekliğin bir parçası.

Bugüne kadar ayrımcılığın bin bir çeşidini görmedik mi? Çağlar boyu din, dil, ırk nedeniyle yapılan savaşlardan tutun da cinsel tercihleri farklı olduğu için katledilen insanlara kadar... Ayrımcılığın bir kolu olan ırkçılığı ABD'de yok etmeye siyahi bir başbakan da yetmez tabii. Deniz aşırı gitmeye de gerek yok, ülkemizdeki nefret cinayetleri de farklı olanı yok etmeye yönelik değil mi? Halbuki ülkelerinin adını dünya tarihine yazdıran muhteşem beyinler, o farklı insanların arasından çıkmıyor mu? Sıradışı kadınlar ve erkekler, bilim insanları, mucitler, sanatçılar...

14 Haziran 2013 Cuma

İnceleme: Mavi Ay - Ölümsüz Aşk

The Immortals/Ölümsüzler serisinin ikinci kitabı Blue Moon/Mavi Ay - Ölümsüz Aşk, öncülü Evermore/Sonsuz'dan bir adım önde duruyor.



*Düşük dereceli spoiler alarmı.

İlk kitapta ailesini kaybetmesinin acısını yaşayan ve bir de kontrol edemediği özel güçlerle başı dertte olan Ever'ın, Damen ile tanışmasına şahit olmuştuk. Aslında, Damen ile Ever, yüzyıllar boyunca sürekli karşılaşan ve sürekli ayrılmak zorunda kalan talihsiz bir çiftti. İkinci kitap ise artık birlikte olmayı başaran aşıkların önüne yeni ve ölümsüz bir düşman çıkartıyor.

28 Şubat 2013 Perşembe

İnceleme: Delirium

Lena'nın yaşadığı, dış dünyadan kopartılmış ülkede amor deliria nervosa öldürücü bir hastalık. Fakat telaşa gerek yok! Tedavisi de var.




*Düşük dereceli spoiler alarmı.
Sevginin yasak olduğu, insanların gülmediği, dans etmediği, rüya bile görmediği, sadece otorite tarafından uygun görüldüğü şekilde yaşadıkları yeni bir ABD. Yaklaşanı pastırma gibi kızarttığı iddia edilen yüksek gerilimli tellerle korunan bu topraklarda yaşayan Lena'nın da artık "tedaviye" girmesi an meselesi! Her şey tasarlandığı gibi olacak; önce tedaviye girecek, hayatından sevgi denilen ve peşi sıra bin bir kötülüğü getiren hastalığı tamamen çıkartacak. Böylece, o televizyonlarda gösterilen korkunç hastalar gibi hayatı mahvolmayacak. Söz verildiği gibi tedaviden sonra hep "güvende" olacak. Gün geldiğinde devletin belirlediği biriyle evlenecek ve kendisi için planlanmış bu hayatta emin adımlarla ilerleyecek.
Seni seviyorum. Hatırla. Bunu benden söküp alamazlar.
Fakat tabii ki işler planladığı gibi gitmiyor ve Lena, aslında çocuk yaştan beri annesinin ona kaçak göçek gösterdiği gerçek sevginin ne olduğunu zamanla idrak ediyor ve gözlerini açıyor. İşte akabinde yaşanan kıyametin ilk habercisi de bu oluyor.

23 Şubat 2013 Cumartesi

İnceleme: Born at Midnight

Doğaüstü güçlere sahip gençlerin yaz kampına hoş geldiniz.



398 sayfa ve 42 bölümden oluşan Born at Midnight, aileleri tarafından "sorunlu" olarak görülen, aslında doğaüstü güçlere sahip gençlerin toplanarak, kendilerini ve birbirlerini tanımaya çalıştıkları bir kampta geçen olaylara odaklanıyor.

8 Aralık 2012 Cumartesi

İnceleme: Başka Bir Dünya: Üçlü İttifak

Dünyaya neler oluyor böyle?


[O] Dünyanın intikam aldığını düşünüyor. İnsanlar yüzyıllar boyunca ona kötü davrandı, onu yaşanmaz hale gelene dek kirletti. İnsanlık her şeyi yok etmeden önce dünya bizim aleyhimize döndü.

Tüm kitabı tek bir cümleyle özetlemek gerekseydi, şöyle bir şeyler yazabilirdim: "Belki de ona o kadar kötü davranmamalıydık, çünkü şimdi dünya bizden intikam alıyor."

Bir yandan didaktik mesajlar verirken, diğer yandan hayal gücünü öven ve arkadaşlık, aile, aşk gibi önemli kavramları körpe beyinlere düşündürtmeyi amaçlayan Maxime Chattam, ortaya sürükleyici bir olay örgüsü koymayı da ihmal etmemiş.

29 Kasım 2012 Perşembe

İnceleme: Crossed

Toplumun ördüğü duvarlar aşılabilir mi? Cassia ve KY kavuşabilecekler mi?




Crossed, Matched serisinin ikinci kitabı fakat yazar bu kitaba ayrıca "Ky'ın kitabı" diyor. Çünkü ilk kez Ky'ın ağzından yazılmış bölümleri okuyoruz. Artık Ky'ı da gerçekten duyuyor ve sessizce düşündüklerine ortak oluyoruz. Diğer yandan, kendine bile itiraf edemediği şeyler de açıklanmayı bekliyor ve gizem perdesi tamamen açılmıyor.

15 Ekim 2012 Pazartesi

Özel Röportaj: Ilsa J. Bick

Thank you, Ilsa J. Bick!



Ülkemizde en çok ilgi gören kitap serilerinden biri de Ashes/Küller. Sosyal medyada hayranlarını görebiliyoruz ve serinin ikinci kitabının okurları heyecanlandırdığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Takipçilerim için bu kendine has özellikleri olan, ayrıksı serinin yazarıyla keyifli bir röportaj yaptım. Şu ana kadar yaptığım en doyurucu röportaj olduğunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bu röportaj, umarım sizleri de benim kadar mutlu eder.

Vampirella: Küller Üçlemesi’ne nasıl başladın; aklına bu fikir nasıl geldi?
Ilsa J. Bick: Eh, bu işe koyulmadan tonla distopya ve post-apokaliptik genç yetişkin edebiyatı okudum ve daima 2 konuda sorun yaşadım: bilim (ya da bilimin eksikliği) ve hikayenin gelişim süreci (yani, işler nasıl kötüye gitti asla öğrenemezsin, sadece işler kötüdür). Bu kitapları yere vurmuyorum; iyi olanlar da var. Sadece düşüncemi belirtiliyorum.

Yani, KÜLLER üçlemesine başlamamı sağlayan fikir, uygarlığı hızla yerle bir edecek, virus ya da ölümcül veba olmayan, akabinde süregelen felaketin etkilerini görebileceğiniz/izleyebileceğiniz bir arka plan tasarlamama izin verecek birşeyler yaratmaktı ve bu, insanların felaketin getirdiği yıkımda ne kadar pisleşebileceğini ortaya çıkartmama izin verecek kadar imkan tanıyordu. KÜLLER’deki EMD’lerle ilgili bilimsel bilgilerin çoğu gerçek. Örneğin; devasa gün ışığı çemberi, tüm yerküredeki elektronik aletleri mahvedebilir ve ben, e-bomba’lardaki EMD’lerin büyük bir problem olduğunu biliyordum. Bir e-bomba kurmak aslında çok basit; geliştirme ve hileyi gerçekleştirecek en doğru noktaya yerleştirmekten ibaret. (Bunun üzerinde yaptığım onca araştırmadan sonra, eminim Ulusal Güvenlik’in gözleri de üzerimdedir.)

Daha “kurgusal” kısım, kitlesel EMD karşısında insanlara neler olacağı noktasında. Bunlar gerçekten yapabileceğin deneyler değiller (gerçi iddiasına girerim ki birileri yapmıştır ama henüz bu konuda konuşmamıştır; askeriye birtakım alengirli işlere meraklıdır). EMD’lerin kümülatif etkisinde kalan hayvanlara garip şeyler olduğu konusunda elimizde kanıt var ve yerkürenin manyetik alanlarıyla oynamanın kuşları derde sokacağı da bilinen bir konu… Yani, ben işleri bir adım daha ileri götürdüm.

Buna ek olarak, çocuk deli doktoru olduğum için sarsıntı geçirmiş beyinde neler olduğunu, hangi yaş gruplarının yüksek risk altında olduğunu ve buna benzer şeyleri anlayabiliyorum. Genç bir beynin, sıfırdan ayarlanan, tekrar denkleştirilen kimyasallar ve işlevler karışımından ibaret olduğunu biliyorum, aynı yaşlanan beynin daha çok kurumuş, küçük bir kuş üzümü gibi olduğunu, taş kadar sabit kalmadığını ama kurumaması için ara sıra ıslatılması gerektiğini bildiğim gibi. Yani, ergenlerimi şekillendirmek—çoğu yetişkin onlara uzaylı gözüyle yaklaşıyor, gerçi—ya da genç karakterlerimden bazılarını nelerin koruyabileceğini keşfetmek büyük çaba gerektirmedi. Görev, onca bilimsel işin, çok fazla dikkat çekmesine engel olmak ve elinize ders kitabı yerine öykü sunabilmeme yetecek kadar belirsizlik yaratmaktı.

Vampirella: Büyük bir distopya hayranı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bizlere en sevdiğin distopya romanlarını söyle.
Ilsa J. Bick: Dürüst olacağım; pek favorim yok, çünkü, gerçekten bana çok iyi bir hikâye anlatan kişi o anda en sevdiğim kitabın yazarı olur. Çocukken de bilim kurgu kitaplarının kurduydum ve o zamanlar favori distopya kitaplarım DUNE gibileriydi. Fakat şimdi bundan bahsetmek bile yaşlı hissetmeme neden oluyor. Buna ek olarak, KÜLLER sadece kısmen distopya; aslında, genel distopya hattında dolanan, apokaliptik ve post-apokaliptik bir roman fakat gerçek bir distopya değil. 

12 Eylül 2012 Çarşamba

Özel Röportaj: Julie Cross

Thank you, Julie Cross! 


Bu sene en sevdiğim kitaplardan biri Julie Cross'un Tempest'iydi. (bkz. İnceleme: Tempest) Bu duygularla, yazarıyla iletişime geçtim ve ortaya şahane bir röportaj çıktı!

İşte henüz kitabı Türkçe'ye çevrilmeden, yazarla tanışmanı sağlayacak bu röportaj şimdi VampirellaninGuncesi'nde!


Vampirella: Jackson gibi zamanda sıçrayışlar yapabilseydin, hangi yıla/yüzyıla yolculuk yapmak isterdin?
Julie Cross: Sanırım yakınlarda olurdum ve 1950'ler ya da 60'ları seçerdim veya 70'leri... Belki bir rock grubunu görürdüm ya da Neil Armstrong'un aya ayak basışını.

Vampirella: Kitapta Jackson liseye geri dönmek istemiyor. Senin lise yıllarının en iyi ve en kötü tarafı neydi?
Julie Cross: Benim için lisenin en kötü tarafı notlarımdı. Çok iyi bir öğrenci değildim. Organize olamıyor ve projelerimi teslim edemiyordum. Sanırım benim için en iyi kısmı spor ve dans takımlarına katılmaktı.

Vampirella: Kitaptaki Adam gibi aşırı-bilim-delisi arkadaşların var mı?
Julie Cross: Aşırı-bilim-delisi bir kocam var. Kesinlikle şahane biri ve bozduğum her şeyi tamir ediyor.

8 Temmuz 2012 Pazar

İnceleme: Emily ve Garip Maceraları: Ben Kimim?

Kendini Karakaya adında, ufak bir kasabada bulan küçük kız, vahim bir hafıza kaybı yaşıyor. Bizler de kim olduğunu ve nereden geldiğini öğrenmeye çalışırken dahil olduğu "tuhaf olaylara" şahitlik ediyoruz.




Kaykaycı Rob Reger'ın yarattığı çizgi karakter Emily the Strange, bugün tüm dünyada tanınan ünlü bir kız. İlk kez, yaratıcısının sahip olduğu Cosmic Debris isimli kıyafet dükkanını tanıtmak amacıyla bir sticker'da görülmüş kendisi. Popülerlikten nefret eden Emily'nin, popülaritesi arttıkça defterinden elbisesine, çantasından silgisine kadar her türlü ıvır zıvırı da büyük bir gelir kaynağı olmuş. Artık Türkçe'ye çevrilmiş bir romanı da mevcut.

15 Mayıs 2012 Salı

İnceleme: Kırılgan Sonsuzluk

Seth artık sıradan bir ölümlü olmak istemiyor. Aislinn henüz bir "peri kraliçesi" olmaya alışamadı. Niall ise artık sadece ölümcül bir Gancanagh (bağımlılık yaratan, şehvet uyandıran peri) olmaktan ötesi, Kara Saray'ın tek hükümdarı.




Aislinn onu öptüğünde Seth, ısıya aldırmamaya çalıştı. Orkideler, ufak bir ylan ylang ağacı ve altın rengi dallar odayı doldurdu. Çiçeklerin kokusu nemli havayı daha da ağırlaştırdı.


*Düşük dereceli spoiler alarmı.

Wicked Lovely/Lanetli Sevgili serisi, bildiğiniz gibi "talihsiz aşıklara" odaklanıyor. Bir tarafta, ölümlüyken aşık olduğu Seth'i bırakamayn Yaz Sarayı'nın yeni kraliçesi Aislinn, diğer tarafta Kış Sarayı'nın kraliçesi Donia ile ne zaman bir araya gelseler ölümcül tahribatlara yol açan Yaz Kralı Keenan. Sevdiği kızla kavuşamayan öfke dolu Niall'ı da unutmamak gerek. -- Serinin bir önceki kitabı Ink Exchange/Kara Saray'dan hatırlayacağınız gibi, Niall ve Leslie birlikte olamıyorlardı; bu kitapta, Niall'ın olayların faturasını Aislinn'e kestiğini net bir dille ifade ettiğini görüyoruz.

Saldır bana, Ash. Haydi. Sarayımın, sarayınıza saldırması için bana bir bahane ver. Adamlarım, hassas Yaz Kızları'na işkence etmek için sabırsızlanıyor. Bana, senin perilerinin kanını akıtmaları için onlara izin verme fırsatı sun.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...