10 Nisan 2015 Cuma

Translation Diary | Çeviri Günlüğü #2: Poison Princess (Çeviri Süreci)

"Onu ardımda bırakmak, hayatımda yaptığım en zor şeydi."
"Hayatımda yaptığım en zor şeydi, onu ardımda bırakmak."
"Onu terk etmek, şu ana kadar yaptığım en zor şeydi."
"Onu geride bırakmak, yaptığım en güç şeydi."
"En çok gücüme giden de onu ardımda bırakmaktı."
 (Poison Princess, Chapter 20)

Kitabın tonunu, olay akışını, konuşan/düşünen karakteri, soluduğu atmosferi, o anda hissettiklerini ve daha birçok önemli şeyi hesaba katarak alternatifleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Ta ki editör okur beğenene dek. = )



Yeni Translation Diary | Çeviri Günlüğü yazıma hoş geldiniz.


Dünyayı değiştiren olayın öncesi ve sonrası 

İlk yazıda ki şuradan tekrar bir göz atabilirsiniz, üzerinde kafa yorduğum kitaptan biraz bahsetmiştim. Olaylar geliştikçe kitabın kalitesi de iyice arttı. Bir kez daha belirtmek gerekirse, ben kitabı önce bir okur gözüyle iki bölüme ayırarak ele almaktan yanayım. Çünkü kitaptaki dünyayı değiştiren olayın öncesi ve sonrası arasından büyük bir fark var. Karakterlerin dünyaya bakış açısı, davranışları, öncelikleri tamamen değişiyor. Dengeler bozuluyor. Zengin, fakir, güçlü, güçsüz değişiyor. Aklınıza The Walking Dead dizisi gelebilir, bırakın gelsin.

Bu kitap, bir şeyin "yenisi" değil.

Bazı kitaplar diğerlerinden daha fazla, çok daha fazla tutar (sebebi her zaman kalite değildir) ve onlardan sonra gelen kitaplar için benzetmeler yapılır ki dikkat çeksin. "Yeni Harry Potter" yakıştırması gibi. (Biz, öyle olmayacağını biliriz. Hiçbir şey, hiçbir şeyin yerini tutmaz!) Yine de böyle dendiğinde çoğu insanın meraklanmasına yol açar. Fakat okurken ve çevirirken elbette aklıma bazı kitapları ve dizileri getiriyor. (Intercontextuality hep sevdiğim bir kavram olmuştur.) Kısaca yukarıdaki benzetme de o nedenle.

Bir çırpıda!

Değinmek istediğim bir diğer nokta da bu kitabın easy read'in tanımını yapacak düzeyde olması. Yazarın deneyiminin de etkisiyle resmen su gibi akıyor. Muhtemelen çoğu okur bir oturuşta okuyup bitirecektir. Okur kimliğimle ben de en fazla 1-2 günde okur ve yorumlarımı büyük bir keyifle paylaşırdım sanırım. = )

Yüzde 50

Kitabın şu ana kadar yarısını çevirdim ve beni hiç sıkmadığını belirtmem gerek. Bu kitap için büyük bir artı çünkü ben gerçekten zor beğenen bir okurum. Bunda aldığım edebiyat eğitiminin de katkısı büyük.

Soru & Cevap

Şimdi kendini yormak istemeyen okur için birkaç soruya kısa cevaplar vereceğim:

Soru: Bu kitap seri mi?
Cevap: Evet, seri.
Soru: Bu kitap hangi yayınevinden çıkacak?
Cevap: Pegasus Yayınları.
Soru: Bu kitabı kim yazmış?
Cevap: Kresley Cole. Türkçe isimleriyle yayımlanan kitapları arasında, "Arzuların Esiri" ve "Tutkuların Pençesinde" bulunuyor. Gayet ateşli isimler. = )
Soru: Kitapta aşk var mı?
Cevap: Romantik ilişki var ama son derece ön planda değil.
Soru: Bu kitap distopya mı?
Cevap: Post-apokaliptik daha doğru bir anahtar kelime burada.
Soru: Süper güçler var mı?
Cevap: Var!

Kafalardaki soru işaretleri

Madem böyle bir bölüm açtım... Çeviri süreciyle ilgili sormak istediğiniz soruları sorabilirsiniz.

Biliyorum bunları araştırıp öğrenebileceğiniz bir kaynak yok.

Fakat işte bu nedenle çoğu okur çevirmen ile editörün görevlerini bile birbirine karıştırıyor. Orijinal metinlerde de görülebilen imla hatalarına hatta  eksik basılan harflere dahi "çevirisi hatası" etiketini yapıştırıyor, kitap isimlerine çevirmenlerin tek başına karar verdiğini, tüm kapak yazılarını çevirmenlerin yazdığını varsayarak konuşuyor. Gerçekte ise kitaplar sırasıyla birçok insanın elinden geçerek, birçok insanın emeğiyle size ulaşıyor.

Ayrıca, bu yeni bölümde görmek istediklerinizi de bana yazın. = )

Şimdilik bu kadar.

3 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...